Ertuğrul Özkök-Hürriyet-15 Temmuz 2010
GEÇEN gün düşündüm.
Bu ülkenin en güçlü, iktidar açısından en tehlikeli 4 muhalifi kimdir?
Bazıları, “Yine eksantrik bir soru ortaya attı” diyecekler.
Hayır, ciddiyim ve nedenini anlatacağım.
Ayrıca “Kürtlerle birlikte yaşamak zorunda mıyız” kadar tehlikeli, zehirli bir soru değil.
* * *
Biraz abartmayı göze alarak şunu söyleyeceğim.
Bana göre, dünyanın en başarılı “psikiyatri” dergilerinden biri Türkiye’de yayımlanıyor.
Derginin adı “Psikeart”.
Şu an 10’uncu sayısına ulaştı ve ben her sayısını baştan sona okuyorum.
Dergiyi yapanları kutluyorum, çünkü müthiş bir zekâ, espri ve aynı zamanda mükemmel bir dergicilik zihniyeti ile hazırlıyorlar.
“Psikeart”ın son sayısı “Gülmek” konusuna ayrılmış.
Size bu sayıda yer alan yazıların birkaçının başlığını verirsem, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
“Kendinizi gıdıklayamazsınız”, “Cem Yılmaz’ın kira borçları”, Gülmek pirzolaya eşdeğerse, kolesterolümüz yükselir mi”, “Jelastik Hatice”, “Karanlıkta kahkaha”, “Kadın kahkahası”, “Bir geyiğin anatomisi”.
Kafanızdaki soruyu tahmin ediyorum.
“Psikeart”ın en tehlikeli muhaliflerle ilgisi ne?
Şimdi oraya geliyorum.
* * *
“Psikanalitik kuram için, gülme, yasaklanmış duyguları baskılayan birikmiş enerjinin boşalmasıdır.”
Baskı toplumlarında, korku imparatorluklarında, sindirilmiş insanlara kalan en etkili silah, “alay etmektir”, “Ti’ye almaktır”.
Derginin giriş yazısındaki şu bölüm çok ilginç:
“Başlangıçtan beri kilise gülmeye kesinlikle karşı olmuştur. Çünkü ‘ciddiliğin ve ağırbaşlılığın kuşattığı’ bu dünyada, gülme cennetle alay etmek demektir.”
O nedenle, “Her baskı rejiminde bir tür yeraltı mizahı bulunur: Ezenlerin zararına olmak üzere ezilenlerce paylaşılan gülme, korkuyu azaltır ve insanların hayatlarını sürdürmelerini kolaylaştırır.”
Bergson diyor ki: “Gülme her şeyden önce bir düzeltmedir. Toplum kendisine karşı saygısızca davranışların öcünü gülme ile alır.”
Mizahı yaratan kişi zekidir.
Ama o espriyi alan da zekidir.
“Şakalara verdiğimiz duygusal tepki beynimizin en gelişmiş bölgesi olan prefrontal korteksin (ya da alın lobu) işlevlerinden biridir.”
Anlayacağınız, güldüren insan da, gülen insan da baskıcı rejim için ciddi bir tehdittir.
İkisi bir araya gelince en güçlü muhalif hareket doğar.
* * *
Şimdi gelelim baştaki soruya.
Türkiye’nin en tehlikeli muhalifleri kimlerdir?
Bana göre, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Serdar Turgut ve Selahattin Duman.
Onlar çok tehlikeli, çünkü kendileri zeki ve kendi zeki muhalif okuyucusunu da o görünmeyen protestoya davet ediyorlar.
Her gün ince bir espri ile iktidarları sorguluyorlar. Esprileri öyle ince ki, iktidar sahipleri bile gülmek zorunda kalıyor.
Tabii şu sorunun cevabını merak ediyorum.
Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisini kedi olarak çizen mizahçıyı mahkemeye vererek, içgüdüsel veya bilinçli bir savunma mı yapıyor?
Öyle düşünüyor olabilir, ama emin olsun ki yanlış yapıyor.
Bunu da dergiden aktarıyorum:
“Totaliter rejimler kendilerine karşı olan mizahın gösterilerini önlemekle muhtemelen kendilerine zarar vermektedirler, çünkü gülme, gerginliğin ve düş kırıklıklarının boşalması için emniyet vanasıdır.”
Ayrıca Başbakan’a bir de iyi haberim var.
“Karanlıkta kahkaha” bölümünde okuduğuma göre, “1950’li yıllarda bir insan günde ortalama 18 dakika gülerken, 2000’li yıllarda bu süre 6 dakikaya düşmüş.”
Psikiyatrlar başka türlü yorumluyor ama ben şöyle keyfi bir analiz yapabilirim:
“Demek ki baskıcı rejimler mizahın yıkıcı muhalefetine karşı mücadelede başarılı olmuşlar.
Telefonda bile rahat konuşamayan bir toplum, nerede gülecek ki?
Yeraltında mı...
* * *
Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye bir korku imparatorluğuna dönüştü.
Peki ne yapacağız?
Ben söylemeye korkuyorum. O nedenle cevabı yine dergiden aktarıyorum:
“Sonsöz: Korkmayın gülün; gülünce, gözlerinizin içi gülüyor. Kendimi sizden alamıyorum.”