Yaşam hepimiz için tek düze gitmiyor. İnişler çıkışlar, acılar sevinçler, ayrılıklar kavuşmalar,
ödüller cezalar, dostluklar ihanetler. Ölümler. Hayatın çeşitli evrelerinde insanların
karşılaşabileceği kaçınılmaz oluşumlar. Onu, yıllar önce bir Aralık ayının onuncu gününde,
karlı soğuk bir havada ikindi ezanları
okunurken, dualarla sonsuzluğa yolcu ettik. Beş evladı ve yaşlı eşi olarak, arkasında ki boşluğun
ne denli büyük olduğunu anladığımızda, geri dönülmezliğin acımazlığı karşısında, yanıp
kavruluşumuz zamanın akışı içersinde hep sürdü.
Bugün, uzun yılları geride bırakmamıza karşın, ölüm yıl dönümünde ayni duygular içinde
anamızı özlemle anıyor ve arıyoruz. Her ananın ölümü, geride bıraktığı evlatları için yıkımdır.
Acıların en büyüğüdür.
İnsanlar kaç yaşlarına gelirlerse gelsinler, ana sevgisinin sıcaklığından uzak kalmış olmanın
özlemini çekerler. Torun sahibi olacak denli yaşları ilerlese de, günü gelir küçük bir çocuğun
annesine olan bağlılığı ölçüsünde ki, sığınmacılıkla ana hasreti çekerler.
Anamızın ani ölümünde başında değildik. Gecenin sabaha ulaştığı saatlerde, ziyaretine
gelmiş bulunan, küçük oğlunu üstünü örtmek için kalktığında, yıllar yılı çocuklarının
sevgisiyle dolu o şefkatli yorgun kalp birden bire durmuş. Uzandığı divanın üzerinde
ruhunu Yüce Allah’a teslim etmiş?
Acı telefon ulaştığında, dört yüz kilometre ötede ki görev yerimizdeydik. Saatler sonra
uzun bir yolculuktan sonra, baba evine yaklaşırken, ölüm değil de, müdahale edilmiş
ani bir hastalık olmasını temenni ederek kapıyı çaldığımızda, açılan kapıdan yüzümüze
ölüm hüznünün çarptığını hissettik.. Çehreler donuk ve renksizdi. Acı gerçeği kabullenmek
istemiyorduk. Beyaz çarşafı kaldırıp nur yüzüne baktığımızda, ölüm sarılığının çökmüş
olduğu dünyanın o en güzel yüzünde uyur gibi bir ifade vardı. Sanki kalkıp her zaman
yaptığı gibi benim aslan oğlum gelmiş diyerek boynumuza sarılmasını beklemenin
çaresiz duygusallığına kapıldık.
Oturup bir köşeye, yüreğimiz sökülürcesine etrafa baktığımız da ana evimizde sanki
bütün eşyalar ağlıyordu. Tam karşımızda duran mutfakta ne tabak tıkırtısı vardı, ne de
onun ara sıra mırıldandığı şarkılarının sesi.
Dolabının açılan kapağından evlatlarını yetiştirmek için, yemeyip içmeyip senelerce
giydiği mantosunu görüyor, yapmış olduğu fedakarlıkları gözümüzün önüne getirerek,
evladı olarak onu Allah’a yolcu edeceğimiz günde, hep o bize yaptı, tam sıra bize gelmişken
neden bizi büyük bir manevi borç altında bırakıp gittin diye içimizden haykırmak geliyordu.
Her evlat gibi bu satırların yazarı da Annesine borçlu kaldı.
Senelerce borçluluk duygusu içersinde için için derin acılar çekti?
Anneler de birden bire ölür sevgili okurlar.
Ölüm kaçınılmaz.
Bir gün hepimizin kapısını çalacak.
Yaşayan anneler de, evlatlarını geride bırakıp öbür cihana göç edecekler?
Anneler ölmeden, kıymetini bilin değerli okurlar.
Sadece onun vermesini beklemeyin.
Siz de verin. Önce evlat olarak sevginizi verin, eğer evlendiyseniz, sık sık gidip kapısını çalıp,
sarılıp bağrınıza basın. Evlenseniz dahi her zaman kalben onunla birlikte olduğunuzu hissettirin.
Annem benim kendisini sevdiğimi bilir ihmalciliğine kapılmayın.
Hangi anne evladının kendisine olan sevgisini duymaktan bıkar usanır.
Sabah akşam, Annenize babanıza sevgi mesajlarını iletmekten kaçınmayın
Ölüm kapıyı çaldığında, dünya imparatoru olsanız, beyaz çarşafın altında yatmakta olan
ruhunu teslim etmiş olan annenize ya da babanıza yapabileceğiniz hiç şey yoktur.
Ne yaptıysanız, o yaşamda iken yaptıklarınızdır.
(SAYIN BURHAN ÖZBEY’İN ÖLEN ANNESİNİN ANISINA YAZDIĞI YAZIDAN ALINMIŞTIR)
ANTALYA TAYFA OYARAK BURADAN TÜM ANNELERE SESLENMEK İSTİYORUZ :
Sevgili annelerimiz ! Bizleri her türlü zorluğa rağmen birer GÖZTEPE’li ve ATATÜRK İLKELRİNE BAĞLI olarak yetiştirdiğiniz, her türlü bağnazlık ve hurafeden uzak tutarak, aydınlık
görüşlerinizle hayata hazırladığınız ve vatan sevgisinin her şeyden kutsal olduğunu
damarlarımıza aşıladığınız için sizlere binlerce kez teşekkür ediyoruz. Bizleri, kendisine
yürekten bağlı olarak yetiştirdiğin Ulu Önder Atatürk’ün mirası Türkiye Cumhuriyeti’ne,
her zaman sahip çıkacağımızı, bu ülkede evlatlarınız nasıl yetiştiyse, torunlarınızın da,
torunlarınızın torunları da, ay yıldızlı bayrağımız altında vatan topraklarında, tam bağımsız bir ülkenin bireyleri olarak yaşacağından kuşkunuz olmasın!
BU VESİLE İLE SAYIN SERDAR SAMUR’A BAŞINIZ SAĞ OLSUN DİYORUZ…
EN BÜYÜK OLMAK EN KÖTÜ GÜNDE DE HEP BİRLİKTE OLMAKTIR….
ANTALYA’DA YAŞAYAN GÖZTEPE SEVDALILARI…