Bu gece bir Göztepe-Ujpest maçı var... Yerli gürültüye alışık olanlar, yerli "dan-dun"u bir kırbaç gibi gözlerinin bebeklerinde hissedenler, ihtimal bu akşama sırtlarını döneceklerdir.
Çünkü Türkiye'de futbol da, futbolculuk da, futbol düşünürlüğü, yazarlığı çizerliği de, en uzun talihsizliktir. hani O'Henry'nin
hikâyelerinin birinde zift sürülü bir duvarı, bin biçimde güzelleyen o hastanın insancıl gücüne ve çok yönlü anlatımına muhtaçtır, bizim futbol... Bir çuval keçi boynuzundan 100 gram şeker yaratmak için hem dişlerini, hem ömrünü tüketen insan fabrikaları gibi takırdayıp dururuz.
Bereket arada sırada bir Göztepe çıkar da, bizim "iki seksen" uzanmış bıkkınlığımızı kucaklayıverir... Şimdi yağ kazanına bulanmadan
konuşalım... Avrupa kupalarında bir yarı finale gelmek lotarya mahareti değil, bilek, yürek, bilgi ve klas işidir. Avrupa'da ilk 10 takım ismi arasında bir istikrar gezintisi yapan Ujpest'e, hem de uluslararası bir kupanın çok yakınında rakiplik etmek, bir yerli galibiyetin üstüne oturup "kahramanlık pozu" vermenin çok ötesinde bir anlam taşır.
Sonuç ne olursa olsun, bu gece Göztepe'yi Türk futbolunun şeref basamaklarında meydana getirdiği büyük değişmenin takımı olarak alkışlayacağım.
Tercüman, 23 Nisan 1969
İlk basımı 2009 olan İslam Çupi'nin "Mağlubu Anlatmak" kitabından;
Ahmet Erdan'a teşekkür ederiz.