Mehmet Demirkol'un yazısını altyapıdan gelen veya altyapıda görev alan tüm Hocaların ve öğrencilerin okumasını öneriyoruz.
Sercan, Serdar Özkan, Batuhan, Özer, Arda, Barış Memiş vs...
Bunlar hayatta rastlayabileceğiniz ender heyecan verici doğuştan yetenekler...
Bedenlerinin yapabildikleri akıl almaz, doğa onları futbolcu yaratmış. Futbolun
zirvesine çıkabilecek birer cevher. Bu yüzden hemen hepsinin yurt dışında
talipleri oldu, oluyor.
Peki eksikleri ne? Ya da memleketin geleceğini karartan yaygın jargonumuzla
soralım: Bize onlar hakkında `Yetenekli, ama adam olmaz bunlar' dedirten ne?
Bireysel olarak
1-Öğrenmeyi öğrenebilmek: Sanılanın aksine üniversite size öğretmez. Öğrenmeyi
öğretir. Analitik düşünebilmeyi. Hedef belirlemeyi, hedefe gidecek yollara
kilitlenmeyi. Zorluklarla başa çıkabilme metotlarını. Futbolun alt yapısı da
buna yarar. Alt yapı lise değil, üniversitedir. Orada sadece temel eğitiminizi,
temel bilgileri ama daha önemlisi metot öğrenirsiniz.
Kabul edelim ki, 35 yaşında emekli olduğunuz bir işin üniversitesi 23 yaşında
başlayamaz.
2-Öğrenecekleri bir sistem: Sistem ise yüksek lisanstır. Öğrendiğiniz analitik
düşünme yeteneğiyle uluslararası düzene uyum sağlamak için deponuzu doldurmaya
başlarsınız.
3-Dolayısıyla kişisel olarak ülkedeki futbolcunun meselesi, Rijkaard'ın, Del
Bosque'nin, yani uluslararası futbol profesörlerinin karşısına hangi eğitim
seviyesiyle çıktığıdır. Öğrenmeyi öğrenmeden metodoloji bilmeden yüksek lisans
olmaz.
4-Eğer bir üniversite profesörüne ilköğretim terk bir öğrenci verirseniz,
başarılı olması olanak dışıdır. Ya da Lucescu ender istisnasını bulmanız
gerekir.
5-Bu yüzden misal `Kaka 16 yaşındayken gelmiş almamışlar' yakınmaları da
saçmadır. Gelse, Kaka bu Kaka olmazdı. Senin Kaka'yı Kaka yapacak okulun yok.
Yoksa sende Kaka olacak adam yok değil.
Ekip olarak
1-Futbol, seviyenin bulaşıcı olduğu bir oyundur. Rakibin kalitesi en iyi takımı
etkileyebilir.
2-Ama asıl önemlisi bir takımın seviyesi dünya yüzündeki en iyi oyuncuları bile
sıradanlaştırabilir.
3-Hatta çok iyi 4 yabancı alırsınız. Bir süre sonra size benzerler.
4-Çünkü futbol aşmanız gereken çıta kadar oynanır. Takımların, ligin
futbolcuları zorlaması gerekir. Brezilya Ümit Milli Takımı'ndan Avrupa'ya
transfer olan oyunculardan İtalya'ya, Almanya'ya, İngiltere'ye ve Türkiye'ye
giden oyuncuların o ülkenin zorladığı kadar gelişmeleri ve oynamaları tesadüf
olabilir mi?
5-İddia ediyorum. Tamamen yabancılardan, uluslararası starlardan kurulu bir
takım yapsanız, ligin 10. haftasında o takım lig kalitesine düşebilir. Takımda
ister Messi olsun, ister Maicon...
Çünkü mevzuu aslen şudur;
1-Takımın sistemi.
2-Ligin zorlayıcılığı.
3-Aşman gereken çıtanın yüksekliği.
4-Bu çıtayı aşman için gerekli esnek sistem.
5-Ve buna uyacak, bu düzenin içinde analitik düşünüp davranabilecek oyuncu
yapısı.
Şimdi başa dönelim. 10 küsur yıllık meslek hayatımda genç milli takımlar
seviyesinde, onlarca oyuncunun yabancı gazeteciler tarafından sorulduğuna,
takımlar tarafından istendiğine şahit oldum. Baştaki örnekler ve daha birçoğu...
Neden iş 24 yaşına gelince değişiyor. Olan az sayıdaki transfer ya bonservissiz,
ya da ülkede çalışmış hocaların etkilendikleri cevherler.
Peki mesele yetenekse, bırakın bizi herhangi bir ulus diğerlerinden bu kadar
yeteneksiz olabilir mi? Mümkün değil.
Burası işlenmeden sahneye sürülmüş ve ne yapacağını bilemediği için bunalıma
giren cevherler ülkesi.
Biz hakemdi, federasyondu, başkandı tartışaduralım, nesiller heba olup gidiyor.
Ve kimse bunun hesabını vermiyor.
Eğer öğrenmeyi bile çocuklarımıza öğretemeyeceksek o zaman ben de aynı
fikirdeyim, yabancı hoca gelmesin.
Eğer durum böyle devam edecekse, şoka girsinler diye yabancı hoca getirmenin, ya
da 10 hafta sonra sistemsizliğe uysunlar diye yabancı oyuncu almanın hiç alemi
yok. O zaman gerçekten çok gereksiz masraf.
Ve eğer hakikaten öyleyse `Go home be Rijkaard kardeş! Leave us with our
destiny...
ajansspor