BÖLÜM 1 – NEREDEN NEREYE       :

 

Bazen bir şeyler söylemek istersiniz dostlara, yârâna... Kimi zaman iltifat ve takdir yüklüdür söylenenler, kimi zaman da sitem veya serzeniş...

 

Görevlerini ve yaşam felsefelerini "İSYAN EDEREK AYAĞA KALKMA ALAYINA İNAT ÖLÜMÜNE VAR OLMA" olarak belirlemiş insanlardan bir kısmının zaman zaman, belki de farkında olmadan "alayına isyan öldüresiye GÖZTEPE"  anlayışı ile hareket ettiklerini görüyoruz bu günlerde. Futbol takımımız kendi sahamızda ve ne ilginçtir ki iyi de oynadığı bir maçta , gol ve goller kaçırdığı bir maçta tek farkla yenilince , yine kulüp başkanına sallayanlar , “en büyük taraftar futbolcular sahtekar” diyenler , vsvsvs. Benim kişisel görüşüm ikinci yarının başından beri , kapasitesi sınırlı olan bu kadronun taraftarın ittirmesi ile zor da olsa bir üst lige çıkacağı yönünde idi. Bu umudumu yitirmedim. Aksine her geçen hafta takımdaki taşların daha bir yerine oturduğunu gördükçe umudum artıyor. Taraftarını dinleyen bir yönetimi en son ne zaman gördük ? Tıkır tıkır işleyen bir kurumsal yapı , taşları biraz geçte olsa yerine oturtan zeki ve çalışkan bir başkan ne zaman vardı ?

Ben kendi adıma şu değerlendirmede bulunmak isterim : “Sayın İmam Altınbaş başkanlığında kulüp Altınbaş Holding’e satıldığında yıkılmıştım. Geçen süreç içerisinde kulübün nereden nereye geldiğini çok net görebiliyorum. Bu nedenle yaptığım şey , İmam Altınbaş’ı göklere çıkarmak değil , kulübümüz için iyi ve güzel şeyler yapan ve yapmaya çalışan bir insanı takdir ediyorum , teşekkür ediyorum. Lakin yazımın asıl konusu bu değil. Konumuz biziz. Yani tribünlerimiz. Kulüp yönetimi ‘kurumsallaşma’ diye diye bir çok şeyi düzenleyip çiçek gibi yapmışken , alt yapı pırıl pırıl çalışırken , Ali Gültiken gibi her şeyden öte beyefendi bir insanı , kültürlü , futbol hayatı başarılar ile dolu bir insanı sportif direktörlüğe getirirken hep bir adım ileri attı. Yerinde saymadı. Biz tribünler ?

Tamam. Biliyorum amatör kümeden bu güne hiçbir karşılık beklemeksizin gitmediğimiz köy kasaba kalmadı. Bize saldırmayan çevik kuvvet , taşra sakini ve medya kuruluşu kalmadı. Taraftar olmak adına Türkiye Cumhuriyeti’nde çekilmesi gereken ne kadar çile varsa çekildi. “Eee Göztepe kaçınca ligde yaa? “ sorusunu yüzlerce kez duyduk eşimizden dostumuzdan . Yumruklar sıkıldı. Gözlerden yaşlar aktı. Boğazlar düğümlendi. 14 Ekim 2007 de Antalya’dan kalkıp Denizgücü-GÖZTEPE’miz İzmir Süpppeerr Amatör Küme ikinci maçına giderken , soranlara ne dedik ki ? SEVİYORUZ , VAZGEÇMEYECEĞİZ. Bu hafta hangi köye gidiyorsunuz diye takılan!! Kesekeli altaylı dostlarımıza ne cevabı verecektik? Daha önce kaç tanemiz Pursaklar’ı , Tavşanlı’yı gördü ? Yollarını bile bilmiyorduk ? Koca koca şehirlerde stadlar aradık maçın yapılacağı ? Şimdi bunları okurken hepinizin gözünün önünden çekilen çileler film şeridi gibi geçiyor değil mi? Tavşanlı girişinde iki tane polis memuru tarafından eksi 5 derecede durdurulup iki saat boyunca yağan yağmur altında yalvardığınızı hatırlıyorsunuz ilçeye girebilmek için. Yalı’dan Kaan’ın (Kakazutis) : “Abi bırak şunları. Dönelim. 1 km sonra inelim arabadan. Şu tarlalardan yürüyerek girelim. Çamursa çamur yağmursa yağmur. Niye dil döküyorsun ?” sözleri çınlıyor kulaklarınızda. Ya Lüleburgaz yollarında bize reva görülenler ? Yolda durdurulup ta içine biber gazı atılan otobüslerdeki kardeşlerimiz ? Yapılanın tam bir insanlık suçu olduğu anlar. Verilecek örnekler o kadar çok ki ? Şimdi bu noktada sormak istediğim şudur ? BU KADAR ÇEKİLEN ÇİLENİN BİZLERE KAZANDIRDIĞI TECRÜBELER NEDİR ? GELECEKTE GÖZTEPE TRİBÜNLERİ AYNI ÇİLELERİ ÇEKMEMEK İÇİN NASIL OLMALIDIR ?

BÖLÜM 2 – GELECEK                       :

“Gelecek , ihtiyaçlarının neler olabileceğini görüp bunları öğrenen insanlarındır . “ der bir düşünür. Amatör kümeden profesyonel liglere dönüş yaptığımız günden bu güne kadar , tribünler olarak geç kaldığımız konu kendimizi geliştirememiş olmamızdır. Şunu kabul edelim : Başarısızlık yılları ile birlikte ciddi anlamda bir seyirci kaybımız vardır. Bank Asya ve sonrasında en üst lige çıkıldığında ise bu sayı tatmin edici rakamlara tekrar ve kendiliğinden ulaşacaktır. Bu noktada hala geç kalınmamış çok iyi bir şansımız var. Bizim armasını canından çok seven ve her halde har şartta takımı tutku ile destekleyen 5000 civarında kemikleşmiş bir taraftar kitlemiz var. Bu mükemmel bir sayı. Sorunumuz bu kitlenin en iyi şekilde içeride ve dışarıda organize edilmesi. Ben hemen sözün bu noktasında hayalimdeki tribünleri anlatmak isterim. Hayalimdeki tribün ise sadece bu 5000 kişi için geçerlidir. Bundan sonra gelecek olanlar zaten çekirdek çitleyen , başarıya endeksli sempatizanlardır. Sözün başında hemen belirtmeliyim ki , söyleyeceklerim bir fikir jimnastiğinden ibarettir. Çok daha mükemmel fikirleri olan kardeşlerimizin uygulamaya değer projelerini de değerlendirmek gerekir. Yol ne olursa olsun sonuçta pırıl pırıl bir tribün istiyoruz.

1 – İçerideki maçlarda 90 dakika susmadan takımını destekleyen 5000 kişilik bir koro. Tezahüratların maç öncesinde taraftar temsilcilerinin bir araya gelmesi ile önceden belirlendiği , maçın gidişatına göre direk olarak sonuca etki edebilecek düzeyde bilinçlenmiş bir taraftar kitlesi. Bu noktada tamamen kişisel fikrim o dur ki : 1925 TD nin de kapalının diğer tarafına yerleşmesidir. Alsancak stadındaki maçlarda açık tribün açılmasın. Maçı sessiz sedasız izlemek isteyen ağabeylerimizin aileleri ile birlikte balkon tribününe çıkmaları yerinde olur. Tüm taraftar gruplarının tek yürek ve karşılıklı olarak yapacakları önceden planlanmış tezahüratları giden maçları dahi çevirebilecektir. Ben biraz daha ileriyi hayal ederek 1925TD sayın başkanı GÖKHAN DUMAN beyefendiye ve yönetim kuruluna acizane bir tavsiyem olacak. Yönetimimiz kendi stadımızı yaptığında açık tribün olmazsa zaten açık tribünün bir anlamı olmayacak. Bu nedenle bütün grupların şimdiden kapalı tribünde bulunması ve hep bir ağızdan 90 dakika oturmadan destek vermesi çok ama çok etkili olacaktır. Kapalı tribün bilet fiyatlarının ise tam : 5 öğrenci ve bayan 1 lira olması gerekir.

2 – Maça gelirken keşke hiçbir taraftarımız İzmir’de ya da deplasmanda alkol ya da herhangi başka bir madde almadan gelse. Maçtan sonra duruma göre mutluluktan ya da üzüntüden herkes istediği kadar içsin. Lakin maçlara gelirken armaya olan desteği ayık ve sağlam bir kafa ile vermek sanırım çok daha etkili olacaktır. Tribünlerdeki arkadaşlarımızın herkesten daha zeki , duruma göre ani kararlar verebilen , maçın gidişatına göre zeka eseri reaksiyonlar gösterebilen beyinler olmaları gerekir. Elbette ki hiç kimsenin yaşantısına ve kişisel tercihlerine karışmak haddimiz değildir. Ancak şunu artık iyice sindirmeliyiz : Tribünler alkol alarak girilip hayatın tüm stresini atma yeri değildir. Hayatın stresi ayık beyinler ile kardeşlerimizle omuz omuza atılır.

3 – Tribün bestelerimiz başta İSYAN MARŞIMIZ olmak üzere çoğunlukla bize ait ve etkili tezahüratlardır. Derneklerin seçecekleri temsilciler tarafından oluşturulacak bir komisyon içeride ya da dışarıda her maç öncesi bir araya gelerek maç boyunca nerede hangi tezahürat birlikte yapılırsa maçın gidişine etki yapılabilir sorusuna cevap aramalı ve maça gelirken en az takım kadar hazır olmalıdır. Takım hazırlanmadığında  isyan ediyoruz. Peki biz neden maçlara hazırlanmıyoruz ?

4 – Tribündeki herkes istisnasız konulacak genel kurallara uymalıdırlar. Örneğin ; her ne hal ve şartta olursa olsun , gerek kendi oyuncusuna , teknik adamına gerekse rakip takım başkan , yönetici , futbolcu ve teknik adamına küfür etmek gibi insan onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan ve tamamen çağdışı kalmış bir tepkiyi hiçbir arma sevdalısı vermemelidir. Gösterilecek tepkiler önceden planlanmalı ve tribünlerde istenmeyen olaylara izin verilmemelidir. Küfretmek Türk erkeğinin rahatlama yollarından biridir. Lakin Türk erkeğinin bir başka özelliği , küfrettikçe rahatlamak yerine kendi kendini gaza getirmesidir. Geçmişte tribündeki en büyük olayların küçük küçük ve kişisel küfürler ile başladığını unutmayalım. Bir tek kişinin yaptığı küfür en basitinden bir el hareketi ile karşılık bulduğunda ; “Vay sen benim tribünüme hareket çekersin he” ile başlayan ve koca bir tribünü saran ateşe dönüşmüştür.

5 – Deplasmanlara İzmir’den gidecek otobüs ve kişi sayısı önceden belirlenmeli , gelecek kişilerin kesin listesi Cuma gününden tamamlanmalıdır. Üzerine basa basa söylüyorum ki ; Göztepe camiası , tribünleri deplasmana armayı temsil etmek üzere gidecek arkadaşlarını sayısı ne olursa olsun ÜCRETSİZ olarak gönderebilmelidir. Bu konuda bir deplasman fonu oluşturulmalıdır. Her hangi bir banka şubesinde 3 dernek başkanının ortak imzası ile hareket ederek kullanabilecekleri bir ortak hesap açtırılmalıdır. İzmir’deki her maç öncesi stad girişinde özel izinle bir ya da bir kaç yardım kutusu konulmalı , maça gelen herkes bu kutuya 1 lira 2 lira 5 lira az çok demeden atmalıdır. Bu kutular 3 başkanın huzurunda açılmalı , sayılmalı tutanak tutulmalı ve banka hesabına yatırılmalıdır. Ya da her ay güzel bir eğlence mekanında bir yemek düzenlenmeli , ya da her ay bir sanatçı getirilip konser düzenlenilmeli , ya da bir piyango her ay , ya da gelir getirici ve insanlarımızı deplasmana her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ücretsiz olarak göndermeye yetecek para toplanmalıdır. Sonrasında deplasmana bizi temsilen gidecek arkadaşlarımız da dernek başkan ve yönetim kurumlarımız tarafından titizlikle seçilmelidir.

Bunlar benim aklıma gelenler. Mutlaka başka güzellikler de zaten özünde güzel olan arma sevdalılarından herkesin aklına gelir. Bunları değerlendirelim. Taş üstüne taş koyalım. Konuşmak çok kolay. Önemli olan daha önce yapılmayanı yapabilmek. Başarabilmek. Biz hep yapılmayanı yaptık daha önce. Yine yaparız. Yine başarırız.

BÖLÜM 3 : İNANMAK BAŞARMAKTIR

    İnanıyorum ki,  tribüne gelen her Göztepe’li bir çiçek olacak ve bu çiçeklerin bütünü de, yapraklarında gamze çakan jâlelerle sonsuzluğa kadar sürüp gidecek!..

     İnanıyorum ki tribünlerimizi kanaviçe gibi saran goncalar hep diri kalacak, ovalarımızı alan başaklar hep hayat, saygınlık , asalet , isyan soluklayacak; selvilerimiz ince ince salınacak ve derelerimiz gürül gürül akacak!..

     İnanıyorum ki upuzun bir kıştan sonra sürgün eden filizler, büyük acıların diriltici solukları altında, ölümsüzlüğe erecek ve daima tâze, dâima canlı kalacak!..

    İnanıyorum ki Göztepe camiasında artık ay da güneş te hep olacak ve hiçbir zaman Göztepe’m ay ve güneş tutulmaları görmeyecek. Yaz günü kar yağmayacak tribünlerime.

    İnanıyorum ki yıllarca bahar bekleyen arma sevdalıları, karlara cemre düştüğü bugünlerde, gidip yeniden ölüm uykusuna yatmayacak. Hızırla buluştuktan sonra, âb-ı hayât içmeden geriye dönmeyecek!..

   İnanıyorum ki , şimdiye kadar bin defa hipnoz edilen arma sevdalıları, bir daha aynı oyuna gelmeyecek ve aynı hokkabazların irâdesine teslim olmayacak!..

  İnanıyorum ki , bundan böyle dirilen her ferdimiz, genç ve zinde kalacak, bel ağrıları, baş dönmeleri , hayal kırıklıkları , üzüntüler onun semtine sokulamayacak. Burcu burcu diriliş kokacak onun yaşadığı iklim ve bucaklar. Unutulacak artık yolunu izini bilmediğimiz haritada yerini dahi bulmakta zorlandığımız köyler kasabalar. Çatır çatır çatlayacak teneşir tahtaları.

    İnanıyorum ki tribünlerdeki her arma sevdalısı hep aynı şeyleri düşünecek, aynı şeylerin türküsünü söyleyecek ve aynı hayatı, aynı sevdayı en ritmik şekilde yaşamaya gayret gösterecekler!..

      İnanıyorum ki , yıllardır süren yok sayılmayı yok edilmeye çalışılmayı elinin tersiyle itip , üzerindeki ölü toprağını silkeleyen tribünler , and olsun ki derken verdiği sözleri tutacak , gümbür gümbür dönecek ve bu delikanlılar gizli-açık asla zalime eyvallah etmeyecek, kişisel rahat, menfaat ve mutlulukları için geçmişini , yaşadıklarını unutmayacak unutturmayacak ve geçmişinden asla kopmayacak!..

 İnanıyorum ki ,bizi efsane yapan değerler gün be gün pekişecek, yüce düşüncelerimizden hiçbiri sonsuzluğa terk edilmeyecek; davranışlarımız aslâ değişmeyecek ve tribünlerimiz coşkun nehirlerin akıp akıp denizlere dökülmesi gibi, hep arma sevdası içine dökülecek ve kendi kendini yenilemeye hazırlayacak. Ayrı ayrı akan çaylar birbirine yanaşacak; cetveller sonsuzluğa açılan yollarda bir araya gelecek ve gökkuşağı gibi, bir sürü renk, omuz omuza bulutların ötesine doğru kavisler çizecek!..

  İnanıyorum ki , bu ses, söz ve renk cümbüşüne başkaları da koşup gelecek ve bizlerle bütünleşecek!

   İnanıyorum ki , kişisel menfaatler , mafyalar , menfaatçi insanlar bu yüce topluluktan fersah fersah uzak kalacak ve aslâ onların atmosferine girme imkânını bulamayacak... Tribünler sonsuza kadar süt gibi duru, su gibi berrak ve toprak gibi mütevâzî ve bir o kadar da dik kalacaklar.

İnanıyorum ki tribünlerimiz , gönül verdiği armanın sevdasıyla coşacak, gözleri başka hiçbir şey görmeyecek ve başkalarına şirin görünme hevesine kapılmayacak. Göztepe olmasa dağlarda yaşardık deyip armanın peşinden tüm dünyayı gezmeye yılmadan yıkılmadan devam edecek.

  Toprağın sızıntıya, tohumun çiçeğe, balığın mercana ve yılanın zehire gebe olduğu bir bahar daha geldi. Arma için artık kış geride kaldı. Önümüzde sonsuza kadar uzanacak bir bahar var. Bakalım kimler bahardan yana, kimler de kıştan yana çıkacak? Kimler kelepir kovalayacak, kimler mercan avlamak için en derin noktaları kollayacak? Kimler bir muhâlif rüzgârla , küçük bir başarısızlık ile harman gibi savrulacak , kimler sevdasının peşinde sonsuzluğa mal olacak ...

Haydi, gün ola devran ola!.."

SAYGILARIMLA...

NE OLURSA OLSUN GÖZTEPE'MİZE BİR ŞEY OLMASIN...

MUSTAFA DALYANOĞLU...

YORUMLAR

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter