Nüvit Tokdemir
Çoktandır istememe karşın Göztepe için yazmadım, yazamadım!..
Ve çoktandır eleştiremedim çocukluk yıllarımın efsane Göztepe'sini!...
Bunun bir çok nedeni vardı kuşkusuz. Göztepe'nin farklı yapıya kavuşması; Taraftarın bu yapının farkındalığına karşın tutumu ve Göztepe AŞ'nin bu farkındalığa karşı tutumu...
Ne derseniz deyin...
Göztepe AŞ olduktan bu yana, yandaşı ve Göztepe Derneği ile bir sarmal olamadı. Olamadığı içindir ki, bugün sorunlar futbol takımının belli bir hedefe ulaşamaması ile birlikte çığ gibi büyüyor ve büyümeyi sürdürecek gibi görünüyor.
Ben yine bu Göztepe için yazmama kararlılığımı sürdürecektim...
Israrcıydım; Çünki, bu takımın bir Basın ve Halkla İlişkiler birimi varsa, bize, bana nasıl ulaşamaz bugüne değin diye düşündüğümden, bunun bir bireysel tavır olamayacağı inancıma dayalı olarak, bir gün olur ulaşılır düşüncesiyle bekleyip durdum ve yazmadım...
Kulüp bünyesinde askeri disiplinden yakınılırken, işlerin bu düzene karşın doğru gittiğini savunan arkadaşlara selam olsun ki, bugün yakındıkları görevi sürdürüyorlar, her şey iyi gidiyor demektir! En azından o yakındıkları bürokrasi açısından iyi gidiyor demektir!
Peki Göztepe'de işler iyi gidiyor mu?
Hayır!..
Gitmesi de olası değil...
Göztepe AŞ'nin bir holding tarafından yönetiliyor olması, işletmeye bağlı olarak uluslararası standartlar edinilmesi, gelir-gider tablosunun tutarlılığı, çalışanlar olarak görülen futbolcu ve diğer kadroların maaşlarının gününde ve tutarlı olarak banka hesaplarına yatırılması diğer İzmir kulüplerine baktığımızda özlenen ve övünç duyulması gereken bir tablo. Peki ya, futbol takımına yapılan yatırım ve sonuçta bugün ulaşılan nokta?
İşte bu noktada Göztepe'ye gönül vermişlerin, sevenlerin tepkileri çok farklı..:
Beklentilerine yanıt alamayan Göztepe'liler, şirket yönetiminin dernekle bütünleşememesini, taraftarı salt bir gelir kaynağı olarak görmesini içlerine sindiremiyorlar; araç olmalarını kabullenemiyorlar...
Yani gerçek Göztepelilik ile soyut Göztepelilik gibi bir ikilem yaşıyorlar desek daha doğru olur...
Bu ortamda, holding yönetiminin "kardeşim ben bir yatırım yaptım, bunu nasıl pazarlayacağımı kendim bilirim" yaklaşımına karşı; Geçek Göztepe'lilerin de "Biz varsak Göztepe var" düşüncesinin ortaya çıktığını görüyoruz.
Yani işin ekonomik boyutu ile sevgi çatışması var!
Bu çatışmada büyük payda sahibi "Göztepe" markası olduğuna göre, her iki kesimin akılcı davranışları geleceği belirler...
O halde önemli olan Göztepe'nin büyüklüğüdür...
Aklı evveller siz maaşı değil de, Göztepe'nin büyüklüğünü düşünseniz iyi olmaz mı?