Çağatay Çağlar
Yenigün
Göztepe’nin adı gibi her zaman hedefleri de büyük olmalıdır, olmak zorundadır. Sezon başından itibaren kurulan kadro, seçilen teknik heyet ile ilgili düşüncelerimizi söyledik, yazdık, konuştuk, dinlemediler. “İmam” bildiğini okudu. Camiadan kimseye bir şey sorulmadı, destek istenmedi. “Parayı biz verdik, düdüğü de biz çalacağız” dendi. Saygı duyduk. Bizim12. adamımız taraftarımız dendi. Onlarla düzenli toplantılar yapılmadı, bilgi alışverişinde bulunulmadı. Medya ilişkileri sadece 1-2 kişi ve yayın organıyla kısıtlı kalındı. Diğer gazeteci ve spor yazarlarının fikirlerini yüz yüze dinleme lüzumu bile görülmedi. Onların fikirlerini iyisiyle, kötüsüyle resmi sitede yayımlama cesareti bile gösterilmedi. Kapalı kapılar ardında “Bizim paramız var. Kimi istersek ayağımıza getiririz. Medyada da birkaç isim ve adamımız var. Bunlar yeterli” düşüncesiyle hareket edildi, ediliyor. Buranın tüm işleri İstanbul’dan yapılıyor. Olmaz, olmaz, olmaz…
Külliyen yanlış yapıyorsunuz. Sustum. Uzakta kaldım. Hastalandım. Ama Göztepe’yi hep takip ettim. Güvendiğim insanlarla takımın durumuyla ilgili formüllerimi tartıştım…
Sonuç; Acilen camiadan destek alınmalı. Yandaşlardan, doydoyculardan, şakşakçılardan değil… Oyuncuların üzerlerindeki baskı azaltılmalı. Belli ki onlar bu yükü kaldıramaz hale gelmişler. Teknik heyetin kademeler arası kopukluğu düzeltip, gol yollarına acil çözüm bulması gerek. Kanatsız kuş gibi çırpınan takım oyunun olmayacağının belli olduğu benimsenmeli. Küskün oyuncular acilen akıma kazandırılmalı. (Recep, Mert, Sinan gibi) Kaybedilecek belki en büyük şey 1 sene olur ama eldeki fırsatlar değerlendirilmeli. Sonuna kadar savaşa devam edilmeli. Çünkü burası Göztepe. Burada başarısızlığa yer yok.