Tayyar Özdemir
Yenigün
Zaman bazı şeyleri ve zaman içinde bazı kurum ve kuruluşları değiştirirken, spor kulüplerinde temel düşünceler bir türlü değişmiyor. Bunların en çarpıcı örneklerini de özellikle İzmir’de görmek insanı bayağı düşündürüyor. Geçtiğimiz hafta sonunda Parsa’nın üzerinde duran ve o muhteşem Dede dağından dönüyorduk. Arabada bir arkadaşımız İzmit’te bulunduğu bir süre içinde bazı insanlarla tanışmış. İzmitli grup arkadaşımızın İzmirli olduğunu öğrenince “Sizler Atatürkçüsünüz. Cumhuriyetin en büyük savunucusu sizlersiniz” demiş. Tabii arkadaşımız bu sözleri duyunca çok mutlu olmuş. Şimdi de diyor ki “Ben aslen Ankaralıyım. Ankaralı olmaktan mutlu değilim ama İzmirli olmak bana gurur veriyor” bunu neden yazdığımı her halde anlamışsınızdır. Çünkü bu kent yeniliklerin ve ilklerin kentidir. Oysa bu kentin her köşesinde bu unsurları bulabilirsiniz de her nedense futbolda bulamazsınız…
Oysa, futbolun ilk kez ülkemizde oynandığı İzmir’in bu alandaki tutuculuğuna akıl irdirmek gerçekten çok zordur. Kulüplerimize bakın, dününü, bugününü irdeleyin yarınlarda ne olabileceklerini tahmin edin. Yılların asırlık kulüpleri ne halde çırpınıyor bir kez daha irdeleyin. Son haftaki maçlara bakıyorum Altay, Göztepe yenmiş Bucaspor ve Karşıyaka berabere kalmış. Bir sevinçtir gidiyor ki, insan söylerken biraz utanmalı… Eski yöneticilerin izlerine rastlamamak belki de yeni kulüp anlayışlarını alt üst etti. Her kulübe bakın ve sonra eski ile yeniyi bir karşılaştırın bakalım ne farklar bulacaksınız? Karşıyaka’yı anımsıyorum Merhum Fertev Molay’ın kulüp aşkını ve bilincini unutmak mümkün mü? Ya Özdemir Arnas’ın o mavi gözlerinin altındaki Göztepe aşkını. Kısacası her kulübün bir tane değil birkaç tane önemli yöneticisi vardı ki, bu kulüpler bugünlere kadar ulaştı. Ama şimdi bakıyorum da hangi kulübün hangi yöneticisi belleklerde kalıcı olacak? Kimler ne yapmış diye bir kitap yazılmış olsa o satırlara kimler yazılacak? Geçici başarılarla avunan yöneticiler ve kulüplerinin hali gerçekten içler acısı. Son olarak Melih Tunç Tandoğan ile bir mekanda karşılaştım. Altay yönetiminin dışında gelişen olumsuzlukların perde arkasını anlatırken gerçekten çok üzüldüm. Bazı konular var ki, buradan yazmak bile beni rahatsız etti. Belki bir gün bu konuları daha da geniş yazarım. Kısacası şunu söyleyebilirim kulübün iki görevlisinin Altaylıyım deyip o günkü parayla 18 milyar lirayı nasıl ceplerine koyduklarını da öğrenmiş olduk. Galiba bizim Aziz Kocaoğlu iddiasında haklıydı kim bilir!