Hepimizin bildiği üzere 3 senedir takımın başında bulunan Altınbaş Holding bütün iyi niyeti ile ciddi paralar harcayarak takımı üst üste 2 lig çıkarmayı başarmış, bu sene de kağıt üzerinde(!) kaliteli bir takım kurmaya çalışmış, gene ciddi miktarlarda transfer bütçesi ayırmış fakat geçen senelerde de olduğu gibi bir türlü istenen, özlenen yıpratıcı, liginin üzerinde, taraftarı memnun edebilecek bir takım kurulamamıştır.
Amatör ligden çıkış macerasına değinmeden, 3. lig ve 2.lig özetini vermek gerekirse; bugüne kadar 1.5 sezonda 3 teknik adam, 2 sportif direktör ve yanlış hatırlamıyorsam 40-45 arası futbolcu Göztepemize geldi ve gitti. Bu devre arasında yapılacak olan operasyondan bahsetmiyorum bile, çünkü gene büyük ihtimalle 8-10 oyuncu gelecek ve gidecek.
Sadece 1.5 sezonda bu kadar çok teknik sorumlu ve futbolcuyu öğüten bir makinede, bir şeylerin yanlış olduğu ya da doğru yapılmadığı ortadadır. Tüm iyi niyete rağmen Altınbaş Holding’in futbol sektörünü bilmemesi, daha doğrusu yeni yeni öğrenmeye başlaması hem maddi hem de manevi olarak ciddi kayıplar verilmesine yol açmıştır. Holding’in harcadığı para bir yana, sportif başarısızlıkla (ya da son anlarda gelen sancılı başarılar), özellikle alt liglerde Holding’in gücünü hissetmek isteyip, ligi domine edeceğini düşündüğü Göztepe’nin bir türlü istenen ivmeyi yakalayamaması, bizleri, yani taraftarları da olumsuz yönde etkilemiş, bu haliyle, stada maçı seyretmeye gelen seyirci sayısından, store satışlarına, kurumsallaşma açısından büyük başarı gösteren yönetime verilen tepkilerden(tesis konusu hariç), ikili ilişkilere kadar bir çok şeyi etkilemiştir.
Transfer konusuna dönecek olursak; Türkiye’de transfer özellikle alt liglerde, Avrupa’nın aksine herhangi bir bilimsel veri analizi olmadan(ya da çok az olarak), daha çok kulaktan dolma bilgilerle ve menajerler ya da teknik adamların futbolcuları ve menajerleri aracılığı ile olmaktadır. Yani herhangi bir takip olmadan, takım başkanına ya da transferden sorumlu yönetim kurulu üyesine menajerler tarafından önerilen bir futbolcu, transferin başındaki kişi tarafından söz konusu futbolcunun eskiden oynadığı takımların birindeki tanıdığına! sorularak alınan kararlar neticesinde sonuçlandırılmaktadır.
Bu sistem 2 senelik dönemler boyunca seçilen yöneticiler için günlük başarı yakalama amacıyla kullanılabilir bir sistem olabilir. Çünkü herhangi bir bilimsel veri maliyeti içermemekte, futbol sektörü içerisindeki dinamikleri mutlu etmekte ve hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır. Fakat bizim gibi şirket olan futbol klüplerinde, özellikle Başkan’ın ve şirket’in değişmeyeceği, 2 senelik kısa planlar yerine 5 senelik, 10 senelik uzun planlamaların yapılabileceği klüplerde, bu sistemin kullanılması hem ciddi anlamlarda para hem de prestij kaybına yol açacaktır.
Benim şahsi görüşüm, uzun dönemli transfer planlamasında, özellikle bu sene sonundan başlamak üzere 2 farklı yola gidilebilir.
1-Türkiye liglerini çok iyi bilen, alt yapı ve genç hocaları tanıyan, isim yapmış, üst düzey bir hocayla 5 senelik bir anlaşma yapılır. Hoca takımın tüm sistemini, en alttan başlayarak kendisi kurar. Transferleri bildiği, genç ve gelecek vadeden oyuncaların çoğunluğunu oluşturacağı, kaliteli ve tecrübeli oyuncularla harmanlayarak yapar. Gerekirse Banka Asya’da 2 sene kalır, süper lige altta oturmuş kemik kadrosu ve yapacağı 6-8 kaliteli nokta yabancı transferi ve 2-3 yerli transferi ile çıkar. Böylece süper ligde ilk sene takım rahat bir şekilde orta sıralarda mücadele eder ve bir sonraki sene de Avrupa Kupalarına, Süper Lig şampiyonluğuna yarışmaya başlar. Hoca zaten uzun süreli çalıştığı için kapı önüne konmak gibi bir sıkıntısı olmaz, rahatça çalışır. Sonuçta Holdingin mali sıkıntısının olmaması ve bu genç oyunların göstereceği performans ile oluşturacakları transfer gelirleri, TV yayını, iddaa gelirleri, store derken bir bakmışız kendi kendini çeviren, her sene şampiyonluğa oynayan, Avrupa’da mücadele eden bir Göztepe.
2-Bir başka yolda ecnebilerin “Scout” dedikleri izleme komitesinin ciddi bir biçimde kurulması ve işleve geçirilmesi. Geçen sene Erol hocayla birlikte bir şeyler yapılmaya başlandı ama yapılan çalışmaların hepsinin boşa gittiği söyleniyor. Bu komite gelecek olan hocanın üzerinde olmalı. İzlenen ve onay verilen futbolcular, en son teknik direktöre de izlettirilerek transfer edilmeli. Yalnız burada önemli konu, futbol dinamiklerinin(!) özellikle teknik direktör ve menajerleri tarafından devreye girmemesi, bunun içinde bir kontrol mekanizmasının oluşturulması gerekliliği(Sportif Direktörlük).
İşin matematiğine baktığımızda Türkiye’de işsiz olan bir çok futbol profesyoneli bulunmakta. Türkiye bölgelere göre ayrılarak ayarlanacak 7 “scout”,belirli bir aylık maaş karşılığı yapacağı raporlama ve futbolcu takip sistemi sayesinde, yıllık tahmini toplam maliyeti 200 bin tl’yi geçmeyecek bir bütçe ile nokta transferleri rahatlıkla yapabilir. Sadece bu sene yaptığımız ve hiç verim alamadığımız, peşin para verilen futbolcular düşünüldüğünde, bu maliyet neredeyse bir futbolcu maliyet bile değildir.
Elimde belli bir istatistik olmasa bile, Türkiye’de yapılan transferlerin %50’sinin doğru transferler olması durumunda, transfer döneminin çok başarılı geçtiği düşünülür. Bunu Göztepe’mizde de rahatlıkla görebiliriz. Bu sebeple doğru yerlere doğru adamların alınması, özellikle bizim gibi 1.5 sezonda 40-45 futbolcu transfer etmiş, maddi olarak bir çok kaynak ayırmış fakat buna rağmen istediği ivmeyi bir türlü yakalayamamış, futbol sektörünü yeni yeni tanıyan klüpler için çok önemlidir. Bir daha seçilmek gibi bir kaygısı olmayan Yönetimimizin, kısa vadeli günü kurtaracak çözümler yerine, uzun vadede çok daha başarılı olacağını düşündüğüm politikalar izlemesini temenni ediyorum.
Ahmet Sabuncu