Ahmet Talimciler-Milliyet-6 Ağustos 2009
Geçen haftaki yazımda İzmir’de tuttuğu takımdan başka bir takıma daha sempati duyduğunu söyleyenlerin oranının yüzde 50’nin üzerinde olduğunu belirtmiştim. Bu durumu sadece taraftarlar açısından düşünmemeliyiz. İşin aynı zamanda yönetimler boyutu da bulunmakta ve belki de bu boyut çok daha fazla etkide bulunmakta.
İzmir takımlarını yönetenler kadar, bu takımları takip eden basın mensupları için de aynı süreç geçerli. Ülkede yaygın olarak taraftar dağılımı İzmir’de de kendisini gösteriyor.
Tuttuğu takımın maçını izlemek için İstanbul’a giden yöneticilerin bulunduğu bir kentin bir türlü ayağa kalkamamasında etkili olan faktörleri dikkatlice gözden geçirmek gerekiyor.
Hiç lafı dolandırmadan yaşanan sıkıntıları sıralamaya başlıyorum.
İzmir kulüpleri taraftar potansiyellerini kulüp yapılanması ile bütünleştirecek adımları gerçekleştiremiyorlar.
Sevgili Deniz Sipahi “kulüp üye sayıları ve gerçek” isimli yazısında en fazla üyeye sahip olan takımın yaklaşık 3 bin kişi ile Karşıyaka Spor Kulübü olduğunu, Altay’ın 772 üyesi bulunduğunu ve Anonim Şirket konumundaki Göztepe’nin 525 üyesinin bulunduğunu ve bu üyelerin de şirket çalışanları olduğunu belirtmişti.
En fazla üye sayısına sahip olan KSK’nin kongrelerine katılım sayısı 50-200 kişi arasında değişiyor. 200 rakamının bile bir hayli zor bulunduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
Şimdi durum böyle iken 3 bin üyeye sahip olmanın da kulüp adına herhangi bir getirisi söz konusu olmamaktadır. Aynı isimlerin dönüp durduğu yönetimler tekrarlanmaktadır. Benzer durum ne yazık ki Altay, Bucaspor, İzmirspor ve Altınordu içinde geçerlidir.
* * *
Burada Göztepe kulübünün farklı bir durumu söz konusu ve bu durumu ortadan kaldırmak isteyen Göztepelist kurucularından sevgili Doktor Oğuz Reşat Sipahi geçen hafta bana “Kulübümüze Üye Olmak İstiyoruz” bildirisini gönderdi. Kulüplerine üye olarak desteklemek isteyen taraftarlar var ancak üye olamıyorlar, öte yandan üye oldukları kulübün kongrelerine dahi katılmayan taraftarlar söz konusu.
İzmir kulüpleri somut olarak içinde bulundukları kentin insanlarına spor yaptıracak, onları kulüplerin içerisine sokacak aktivitelerde bulunmak zorundalar.
Çocukları kanalıyla kulüplerle bütünleşen kitlenin sportif etkinliklere katılımları da artar, kendilerinin gördükleri kulüplere maddi ve manevi destekleri de (üyelikleri de) artar.
Kulüplerimiz bunları yapmak yerine günü kurtaracak yönetim anlayışından ileri gidemiyorlar. İzmir’de başka kulüplerin futbol okulu açmasına bozulan alt yapı yönetimlerinin şapkayı önlerine alıp, bunun nedenlerini iyi irdelemeleri gerekiyor.
Boşluğun bir şekilde doldurulacağını göremeyenlerin hiç değilse bu çocuklar benim tuttuğum diğer takıma gitsin mantığı ne yazık ki son dönemde İzmir futbolunun gerçeği olmaya başladı.
Ahmet Talimciler-Milliyet-30 temmuz 2009
Önce Deniz Sipahi kulüp üye sayıları üzerine iki yazı kaleme aldı ve İzmir kulüplerindeki üye sayılarıyla durumumuzu net bir biçimde ortaya koydu. Daha sonrada Bülent Buda her zamanki nefis üslubuyla bu durumun yeni bir şey olmadığının altını çizmenin ötesinde Göztepe kulübüyle ilgili olarak ilgilenenlere bendenizin ve Engin Önen’in isimlerini salık verdi.
“Karşıyaka-Göztepe rekabeti üzerine hazırlamış olduğumuz çalışmada taraftarlara sorduğumuz sorular içinde bu durumu da ortaya koymaya çalışmıştık. Dört yüz kırk altı kişiye önce başka bir takıma sempati duyup duymadığını sorduk; ‘evet’ diyenlerin oranı %56.7 (253 kişi) ‘hayır’ diyenlerin oranı ise %43.3 (193 kişi). Aynı kişilere İzmir’de başka bir takımı tutup tutmadığını sorduğumuzda %92.8’i yani 414 kişi ‘hayır’ cevabını verdi. ‘Evet’ tutuyorum diyen sadece 32 kişiydi.
Çalışmamızda büyük önem taşıyan ve sevgili dostlarımın yazılarına konu olan dört büyükler olgunu içeren soruya verilen cevaplar ne anlatmak istediğimi daha net ortaya koyacak cinsten. Başka herhangi bir takımı tutmuyorum diyenlerin oranı %46.6 (208 kişi). Sırasıyla aynı zamanda Galatasaray’ı tutanlar 103 kişi (%23.1), Fenerbahçe’yi tutanlar 56 kişi (%12.6), Beşiktaş diyenler 34 kişi (%7.6), Trabzonspor’u destekleyen 7 kişi (%1.6) ve diğer takımların ismini veren 38 kişi (%8.5). Sözün kısası 236 kişi (%53.4) ikinci bir takımı tuttuğunu beyan ediyor.
* * *
Dünyada takım taraftarlığı kentsel, bölgesel, sınıfsal, etnik ya da dinsel bir takım temeller üzerinde şekillenir. Oysa ülkemizde durum bir hayli farklılık arz etmektedir.
Türk futbolunun kuruluşundan ve kurumlaşmasından itibaren egemen olan üç büyük takımın etkisi şampiyonlukların yanı sıra federasyon bünyesinde de kendisini hissettirmektedir.
Bu yapıyı altı kez kırmayı başardığı için Trabzonspor’un da ayrı bir yeri ve taraftar potansiyeli bulunmaktadır.
Dört büyükler olarak adlandırılan bu takımların taraftarları sadece kendi şehirlerinde değil ülkenin her yerinde ağırlıklı bir orana sahip bulunmaktadırlar.
Çifte takım taraftarlığı olarak kavramsallaştırdığımız bu yapı Türk futbolunda etkisini her daim hissettirmektedir.
Bu ağırlık Türkiye’de futbolun ilk kez oynandığı İzmir ilinde bile güçlü bir şekilde yaşanmakta ve kulüp yapılarını etkilemektedir. Bu etkileri ve kulüp üyelikleri üzerine düşüncelerimi önümüzdeki haftada sizlerle paylaşmaya çalışacağım.