1960’ların sonunda bu ülkede farklı bir şeyler oluyordu , siyasi olarak bir başkaldırı , müzikte bugünlerde hala dillerimizden düşmeyen muhteşem şarkılar , ve sporda da Göztepe gündemi oluşturuyordu. 2-0 geride bitirdiği bir maçtan sonra İspanyol devini 3-0’la geçen sarı kırmızı formalı bir grup genç , o günleri yaşayan ağabeylerimizin bugün bile bir çırpıda sayabileceği şekilde hem Türkiyeye hemde dünyaya isimlerini ezberletmeye başlamışlardı...Mehmet Altan'ın yazısının devamı için...
Marsilya , Hamburg , Roma , Ujpest gibi takımlarla yapılan maçlar Avrupadaki manşetlerin Göztepe adı ile süslenmesini sağlıyordu. Bu öyle özel bir başarıydı ki aradan geçen 40 yıldan sonra bile Milan,Juventus,Real Madrid’ten sonra şimdi de İngiliz Milli Takımının hocası olan Fabio Capello’nun , Türkiye’ye geldiğinde sınırlı vaktini bizi ziyaret etmeye ayıracak kadar saygı duymasına sebep olmuştu.
Göztepemizin Avrupada başarıdan başarıya koştuğu yıllarda yapılan ama bugün hala büyük bir keyifle dinlediğimiz şarkılardaki sihir , aynı zamanda Göztepemizin başarısındaki en büyük etkendi. Neydi bu sihir ; her türlü kirlenmişlikten uzak , saf ve temiz duygularla yapılan besteler , içine elektronik müziğin sahici tınılarının karışmadığı gerçek enstrüman sesleri , sağdan soldan çalıntı olmayan bize ait sözler , en iyi olduğunu bilmenin getirdiği alçakgönüllü ama müthiş bir özgüven , saha dışında da örnek kişilikler , giydiği formanın ağırlığını taşıyabilecek güçlü karakterler , karizmatik bir lider ve bitmek tükenmek bilmeyen bir sevda….
Bu formanın ağırlığını taşımak için ne kadar güçlü karakter gerekiyorsa , bu zaman zaman acı veren sevginin peşinden gitmek içinde güçlü karakterler gerekiyor. Biri dışında avrupada yarı finalin ne olduğunu kurulduğu günden beri görememiş olan medya destekli İstanbul takımlarını tutma kolaylığından vazgeçen , adını bile ilk defa duyduğu kasabalara hatta köylere sadece arması oraya gittiği için hiç gocunmadan giden bizler , bize bu şanlı geçmişi bırakan efsanelerimizle gurur duyan bizler, onlardan aldığımız güçle hareket ediyoruz ve bu sebeple sadece 90 dakika sürecek bir maçı izlemek için , binlerce kilometre nasıl gittiğimize şaşıranlara gülüp geçiyoruz….
1960’ların sonunda bu ülkede farklı bir şeyler oluyordu , bir grup genç Göztepeli adlarını dünyaya ezberletiyorlardı , ve bıraktıklarında hepimiz biliyorduk ki
“Siz, bugüne kadar Göztepe'de formamıza hiç ihanet etmediniz, ettirmediniz. Bize şerefli bir forma bıraktınız” bizler tribünde bu formayı giymekten büyük bir gurur duyuyoruz sayenizde…
m&a