Güzel bir Cumartesi günü, Heykel, pasaport, Alsancak güzergahında Alsancak stadına yola koyuluyorum. İnanılmaz derecede güzel bir hava var. Yine inanılmaz derecede dingin bir İzmir söz konusu..Trafik son derece rahat. Sevinç pastanesi civarı sarı kırmızı renkler ortama hakim olmaya başlıyor. Stada yaklaşınca sarı kırmızı atkılı , Göztepe montlu, bereli, yüzlerce insanın stad yolunda oluşu insanı İZMİR havası gibi daha bir ısıtıyor ve Akdeniz ikliminin verdiği ateşle maça hazırlıyor. Stada girdiğimde yılların eskitemediği tanıdık simalarla karşılaşıyorum. Kimi şeker hastası, kimi anjiyo geçirmiş, kimi işini, kimi eşini kaybetmiş ama oradalar Göztepe'nin yanındalar. Armanın peşindeler. İster üçüncü isterse de dördüncü ligde olsun İZMİR'in takımı olan GÖZTEPE'NİN peşindeler. İstiklal marşını mütaakkiben maç başlıyor. Takımda yine eksikler söz konusu. Recep, Özkan, Semih yok ne fark eder sen Göztepesin. Sen İzmir'in gururusun, onurusun, tarihisin, Şanlı GÖZTEPESİN.
Hangi holding, hangi sermaye bu tarihi yeniden yazabilir. Sen taraftarının aşkısın. Sen İzmir'in takımısın. İlk yarı tedbirli ve defansa önem veren bir oyun sergiliyoruz. İkinci yarı tıpkı Atatürk'teki Isparta maçı gibi takımımız şahlanıyor. Aydın takımı defansa çekiliyor. Emre'nin atığı iki mükemmel gol ile tribüler çoşuyor. Hepsinden daha önemlisi defansta ilk defa oynayan Murat ve oyuna ikinci yarı giren ve orta sahayı toparlayan mükemmel futbol yeteneğine sahip genç Melihin futbolu yüreğimize su serpiyor. Lafın özeti şu; Göztepe direniyor. Göztepe bu şehrin arterleri olan caddelerinden, sokaklarından, mahalelerinden oldığı kudretle direnyor. AH BİR DE CAMİA OLABİLSEK.............