Futbol geleneğimizin bir ucu, takımlarımızın uluslararası karşılaşmalarının taraflı yayınlarla aktarılmasına dayanır. 'Yabancı' takımın şık bir hareketi yok sayılarak geçiştirilir ya da oyunun kırılma anı sayılabilecek bir gol ölüm sessizliğiyle sunulur. Sn Barış Tut'un Radikal'deki yazısının Benim de içinde bulunduğum kuşak, bu yayınlara karşın oyunu tek bir boyuta saplanmadan değerlendirmeyi becerebilmiştir. Ancak bu tuhaf yayıncılık anlayışı, 90'lı yılların başında özel televizyon kanallarının kurulup maç yayınlarını devletin televizyonundan devralmasıyla yerel rekabete de bulaşmıştır. Bir Fenerbahçe-Galatasaray maçını aktaran spiker, bir tarafın attığı golde kırık bir sesle, "...dördüncüyü de attılar sayın seyirciler" deyivermiştir. Ertesi akşam o kanalın spor haberlerinde, stadın boş tribünleri önünde spikerimiz spor kamuoyundan özür diler.
Daha sonra kimi özel radyolarda üç İstanbullu'nun birbirleriyle olan maçlarının birer taraftar-spikerin anlatımıyla sunulduğuna da tanık olduk. Kimi fanatikler yalnızca kendi takımları açısından yorumlanan bir maç dinlemek isteyebilirdi elbette. Ancak bunun oyunun temelini oluşturan centilmenlik, diğerkâmlık, karşılıklı mücadele gibi değerlerle ilgisi yoktu. Daha iyi, daha güzel olmak yerine 'en büyük' olmak yakışırdı bize. Ülkenin futbolla ilişkisi de temelde üç İstanbul takımına odaklanmış çarpık bir düzene bağlıydı. Oysa 'büyükler'e kafa tutmaları, onları geride bırakarak kupa kaldırmaları ve bu üst düzey mücadeleyi vermeleri nedeniyle büyüklüğe ortak olan, geniş taraftar kitlelerini arkasına alan Göztepe, Eskişehirspor ve Trabzonspor gibi kulüpler bir türlü yazılmamış futbol tarihimizin mihenk taşlarını oluşturmuşlardır. Heyhat, şimdilerde ancak şampiyonluk kovalayan rakipleriyle karşılaşıyorlarsa yer bulabiliyorlar yayın programında.
Geçtiğimiz cuma Göztepe-Galatasaray maçının yayını sırasında bir rezalet yaşandı. Bilindiği gibi, Galatasaray kendi evinde oynadığı maçlarda gol kaydedince stat hoparlörlerinden 'I Will Survive' parçasının melodisi yükselir. Göztepe'ye konuk olan İstanbul'un sarı-kırmızılılarının 67. dakikada attığı golden sonra aynı melodi Digiturk'ün teknik marifetiyle sanki İzmir'de çalınmış gibi yansıtıldı izleyicilere. Bunun üzerine Göztepeli taraftarlar internetteki 'www.goztepelist.org' sitesindeki forumda oluşturdukları kınama metnini Digiturk'e ilettiler. Yayıncı kuruluş da, muhatabına özür göndermek yerine, kendi reklamını yapan alaycı bir yanıt vermeyi ve 'her türlü gerekli düzenlemelerin her zaman olduğu gibi, gelecekte de yapılacağı' gibi muğlak bir ifadeye başvurmayı seçti! Kirli kurgulara kapılıp savaşa tutuşan bir dünyada, tarafsızlık ilkesini çiğneyerek yanıltıcı yayın yapan kuruluş kamuoyundan özür dilemedikçe, görüp duyduklarımızın sahiciliğinden asla emin olamayacağız.