Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Ağırlık
Bir ağırlık çöktü böğrümüze, haftalar geçtikçe hissettirdi kendini fazlasıyla bir ağırlık çöktü böğrümüze,
Kimimiz sinirli, kimimiz kızgın, kimimiz kırılmış, kimimiz üzgün, ama moda tabiriyle hep birlikte incinmiş.
Meslek hastalığı çıkarken baktım tek tek her yere, protokol, loca, tribün, saha, kulübe, koridor, sokak, otopark, benzinci, otoban ve nihayetinde evdeki çocuk odası binlerce incinmiş insan.
Neden böyle oldu diye tekrar tekrar izledim maçı yatınca karşıma gelen beyaz tavan da gene karşıma çıktı ağırlık, o kadar ağır oynuyoruz ki şu oyunu rakibe hata yaptırma şansımız kalmıyor. Öyle olunca da olağanüstü bir dripling, olağanüstü bir orta, olağanüstü bir şuta kalıyor her şey. Yani bir nevi her hafta mucize beklentisi, 60-70 e gelince de zaten el ayak birbirine dolaşıyor ondan sonrası kaos.
Neden böyle oldu diye tekrar tekrar izledim olan biteni karşıma gelen beyaz tavan da gene karşıma çıktı ağırlık, o kadar ağır hareket ediyoruz ki kitlelerle iletişim kurmakta, takımın ruh haline müdahale etmekte, taktik ve oyun olarak hamle yapmakta, hocada, oyuncuda, yöneticide tercih ve seçim yapmakta, sağdan sola dönmekte. Öyle olunca küçücük sorunlar dönüşüyor aşılmaz dağlara tepelere, ufak kırgınlıklar öfkeye nefrete ondan sonrası kaos.
Sabah bindim arabaya yavaş yavaş işe, hava kapalı inceden yağmur, tam dedim ruh halimizin havası, sahil yolunda trafik ilerlerken ağır ağır güneş çıktı bulutların arasından bir baktım bu puslu kirli hava da aydınlattığı noktaya, Kulüp binası üstündeki eşsiz Arma, göz göz çektim kendi kendime...
Herkes koymalı önüne olup biteni, üstüne düşeni yapmalı öyle yada böyle,
Oyuncu hoca bulmalı nasıl hızlanır bu oyun, nasıl zorlanır rakip hataya, nasıl kalmaz iş mucizelere,
Çalışanlar yöneticiler eldivenden merdivene düşünmeli karar vermeli ya var olmalı ya yok olmalı yoksa bu orta yolun faydası yok kimseye,
Lider karar vermeli, Kulüp binasının içi mi etki alanı, yoksa Göztepe adı geçen her yer mi, çalışanların arkasından mı koşmalı, kitlelerin önünden mi, Yönetim Kurulu Başkanı’mı, her kesimle göz göze, kol kola yola çıkan Camia Önderi mi…
Tribünler karar vermeli, görevi fren mi? gaz mı? Ne olursa olsun sadakat mi Arma’ya yoksa her şey de kızmak sinirlenmek yıkıp dökmek mi?
Bir ağırlık çöktü böğrümüze, ya hepimiz birbirimize kızarak sindireceğiz bu ağırlığı nereye kadar çekerse bizi oraya kadar batacağız, ya el birliği ile silkelenip atacağız üstümüzden, yeni bir hikaye yazacağız.
Göztepe bizle var olmadı, bizle de yok olmayacak, her sabah güneş doğacak şanlı Arma’nın üzerine yolunu bulacak yolundan gidecek 98 senedir olduğu gibi.
Mesele Oyuncudan Hocaya, Hocadan Yönetime, Yönetimden Başkana, Başkandan Tribüne, Tribünden sosyal medyaya, kısaca bizi hepimizi nasıl anacak bizden sonrakiler, mesele Oyuncudan Hocaya, Hocadan Yönetime, Yönetimden Başkana, Başkandan Tribüne, Tribünden sosyal medyaya, kısaca biz hepimiz ne yaşayacağız şanlı Arma’nın gölgesinde,
Esasında cevabı herkes biliyor, bizden öncekiler yazmış kalın puntolarla tarihe, anlayabilene…
“Göztepe’ye verdiğinizi o size misli ile geri verir.”(Bülent Özkul)
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.