Süleyman Yengil 

İstanbul’un havası kirli…

Bu söz Bursaspor’u çalıştırdığı dönemde Şenol Güneş’e ait.

O zamanlar İstanbul havasını belki de uzaktan bilen, gören biriydi.

İçine girince mevzular, açıklamalar, görüşler değişti.

Aynı Şenol Güneş’in bir de;

‘’Unutulmasın ki, adalet zengin bir hazinedir, günü gelince herkese lazım olur" sözü vardır.

Şimdi temiz ciğerlerden ve adaletten bahseden Şenol hocaya bir soralım.

Mesela sadece 17 maç oynayabilmiş ve 3 asisti olan Dorukhan, bu performansıyla Gençlerbirliği’nde oynayan bir oyuncu olsa milli takıma çağırılır mıydı?

(Şahsen beğendiğim) fakat bu sene hem sakatlıklarla uğraşan hem de performansı geride kalan son 2 seneyi mumla aratan ve ancak 18 maç oynayabilen ve yalnızca 2 gol 3 asisti olan Abdulkadir Ömür, Denizlispor’da oynayan bir oyuncu olsa bu performansıyla milli takıma çağırılır mıydı?

Devam edecek soruları tahmin edersiniz;

6 maç Galatasaray’da 11 oynayan 3 gol 1 asistlik performanslı Halil Dervişoğlu, yine Galatasaray’da 6 maç 11 oynayan 6 gol 2 asistlik Kerem Aktürkoğlu’nu alın koyun Hatayspor’a, Malatyaspor’a sizce bu performanslarla girerler miydi milli takıma?

Ya da şimdi tersten bir soru soralım.

Performansıyla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan ve bileğinin hakkıyla milli takıma giren kaptanımız Halil’in milli takım kampında verdiği röportaj gününe gidelim.

En can alıcı bölüm olan ‘35 yaşına kadar Göztepe’de oynamak istiyorum’ kısmı dahil tamamını unutun. Diyelim ki Halil şok bir açıklama yapıyor; “Menajerimle de görüşerek Beşiktaş ile anlaşma sağladık, artık şampiyonlar liginde forma giyeceğim için çok mutluyum, milli takıma da bu moralle verebileceğim en büyük katkıyı vermek istiyorum” diyor.

Ve düşünün bu açıklamadan 1 gün sonra Halil milli takım aday kadrosundan çıkartılıyor.

Hem de sezon boyunca göstermiş olduğu gol-asist performansına ve hiçbir maçı kaçırmamış olmasına rağmen…

Ne oldu, okuyunca temizlenir gibi oldu mu ciğerleriniz?

Elbette ki geçmişte yaşanan bazı olaylar şimdiki jenerasyonu bağlamaz, bu çocuklar da öyledir anlamına gelmez.

Ama unutmayın ki;

Euro 2016 sonrası Teknik Direktör ile maç primi tartışması yaşayanlar, Makedonya ile oynanan hazırlık maçı dönüşünde gazetecinin boğazına sarılan ve ağır hakaretlerde bulunanlar, geçen sene Başakşehir’de oynarken yan hakeme bir kararından sonra ‘hepinizi öldürmek lazım’ diyenler, popçulara saldıranlar, hastanede ateş açanlar, elini siyasi simge ile protokol tribüne gösterip şov yapanlar, İsviçre maçında ‘vur’ komutu alınca oyuncuların arkasından koşup tekme sallayanlar hep ‘SİZİN ÇOCUKLAR’ idi.

‘Bizim çocuklar’ ise sadece futbolu ile gündeme gelip, performansı ile herkesin takdirini alan, milli takıma seçilince havalara uçan, kadro harici kalınca sessiz sedasız boynunu bükenlerdi.

Unutulmasın ki, adalet zengin bir hazinedir, günü gelince herkese lazım olur!!!

Siz sadece üç logoya göre adalet sağlamaya, hakkaniyeti; oligarşik menfaatlere, ricalara, minnetlere, vefalara göre dağıtmaya çalışırsanız, (formayı hakkıyla çabalaya çabalaya alanları tenzih ederek) yeni SİZİN ÇOCUKLAR yetiştirirsiniz.

Türkiye’de futbolun tertemiz olmadığını ve hiçbir zaman da ol(a)mayacağını elbette ki biliyoruz. Hele ki son olaylarla daha da yakından bir kez daha hatırladık.

Ama “keşke” demeden edemiyoruz;

Bari şampiyonaya tertemiz ciğerlerle gitseydik…

SÜLEYMAN YENGİL