Oğuz Reşat Sipahi
Ömrümüzden bir hafta hatta bir yıl daha geçerken, Süper Lig adlı bitik ligin bu haftasında Güzel İzmir’imizin tek takımı Göztepe’nin maçı yoktu. Trabzonspor maçı bu yazı sonrasında oynanmış olacak... Bu hafta fırsattan istifade edip, çok uzun bir süredir aklımda olan, son zamanlarda yaşanan üst üste bazı olayların hatırlatıp durduğu bir konuyu irdelemek istiyorum…
Göztepe taraftarının futbolcularından/sporcularından bekledikleri ve beklemedikleri hatta asla görmek istemeyecekleri kızacakları kırmızı görmüş boğa gibi tepki verecekleri şeyler nelerdir bunları naçizane kişisel bakış açımla anlatmaya çalışacağım. Bunları halen Göztepe armasını kalbinin üzerinde taşıyan ve taşıyacak tüm lisanslı oyunculara uzun bir tavsiyeler buketi olarak da kabul edebiliriz.
Şunu hatırlatalım… Göztepe taraftarı, Başkan ile birlikte en önemli gelir getiren kalemidir Göztepe sisteminin; gişe hasılatı, kombine, logolu ürün satışlarının direkt hatta TV gelirlerinin de indirekt olarak taraftardan geldiğini hatırlatarak…
Şu beylik cümle ile başlayayım… Göztepe sporcularının kendini sporcu, futbolcularının da kendini futbolcu gibi hissedeceği ya da hissedebileceği ülkedeki 8-10 kulüpten biridir.
Göztepe’ye gelen tüm sporcular ve özellikle futbolcular bilmelidir ki… Göztepe öncelikle kendine has (aynı anda başka takımlara da sempati duymayan) taraftarı olan ülkedeki en önemli camialardan biridir. Bu taraftarın sayısal boyutunu bilimsel manada doğru yöntemlerle ölçen bir çalışma görmedim ama Dörtlü Oligarşiden sonra gelebilecek sonraki dört takım arasında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Göztepe, 20.000-50.000 kişilik stadyumları kendi has taraftarları ile doldurabilecek bu ülkedeki sayılı kulüplerdendir, camialardandır. Göztepe, kulüp müzesindeki futbola dair ulusal turnuva kupası sayısı olarak da Dörtlü Oligarşiden sonra gelecek dörtlü içinde yer alır. Göztepe toplumun bütün katmanlarında işçi, işveren, ev hanımı, bilim dünyası, film dünyası, tv, tiyatro, gazete, adalet, üniversiteler, iletişim veya sanat dünyasında kendine has temsilcileri taraftarları olan bir kitle takımıdır.
Göztepe taraftarı için bir başka karakteristik özellik de özellikle kötü günlerde gereğinde yönetici, gereğinde Başkan rollerine sıkça girildiğinden sorunları sahiplenme katsayısının diğer kulüplere göre daha yüksek olmasıdır.
Bu yaşıma kadarki gözlemlerime dayanarak Göztepelileri diğer kulüp taraftarlarından önemli ölçüde ayıran en değerli özelliğin ise sayısal çokluktan bağımsız yüksek armaya bağlılık katsayısı olduğunu söyleyebilirim. Göztepeliler için arma, hayattaki en önemli şeylerden biridir. Yüreklerinin üzerinde taşımaktan evlerinin en değerli köşesinde sergilemekten büyük mutluluk hissederler. Ülkemizdeki bayrak sevgisine benzer bir sevgidir bu şahsi gözlemlerime göre… İzmir’de ya da başka bir şehirde ya da Avrupa’da diğer ülkelerde aynı armayı taşıyan başka bir renktaş gördüler mi olağanüstü bir mutluluk hissederler. Çoğunun hayatlarındaki en mutlu ve mutsuz anlarının en az 3-5'inde Göztepe vardır... Bu bağlılığa bir başka örnek olarak amatöre kadar düşüşte tribünlerin her zaman belli bir sayının üstünde kalmasını örnek verebilirim… Dörtlü Oligarşi bile, bırakın ligden amatöre düşmeyi, ligde belli bir sıralamanın altına inince bile tribünde ciddi taraftar kaybı yaşar. Bu derin bağlılık Göztepe için neye yaradı derseniz en basitinden amatöre düşüş sürecinin ardından takımın sahipsiz kalmamasına neden olan sermaye desteğinin bulunabilmesine yaradı diyebilirim.. Bu cümlelerden sonra, sebebi ne olursa olsun taraftarın armanın ya da armayı taşıyan bir objenin sporcularca yere atılmasına çok ama çok kızacağını ve hiddetleneceğini çok açıkça belirtebilirim (örnek Yalçın Kayan-Napoleoni). Tersi olarak armaya taraftar tadında saygı duydukları fark edilen oyuncular da gönüllerde farklı yer ederler.
Göztepe taraftarının genel olarak sahada mağlubiyete kendisi gibi tepki veren (örnek Halil Akbunar, Adis Jahovic, Ertuğrul Arslan, Gosso, Sabutay, Bülent Ataman), dışa dönük ve harbi karakterlere daha fazla sempati duyduğunu söyleyebilirim (örnek Adis Jahovic). Dışa dönük karakterler bu açıdan Göztepe taraftarı ile iletişimde 1-0 avantajla başlıyor gözlemindeyim (örnek Beto, Sabri, Adis, Alparslan). Bu açıdan Göztepeli sporcuların dışarı ile olumlu ilişkilerde bulunmaya çalışması hayatlarını kolaylaştıracaktır. Bunlara ek olarak gol attırdığında/attığında tribüne çıkan/tribünle bütünleşen futbolcu her daim gönüllerde farklı yer eder bunu da belirtmek isterim (Örnek Tayfun Özkan). Bunların dışında krallar, atanlar, attıranlar tarihi goller ve kurtarışlar (Bombacının penaltısı, İmparator Sadullah'ın kafası, Şevket Diril'in dizi gibi) beklendiği gibi ayrı yer alırlar kalplerde...
On yıllardır devam eden bir kaç emeklilik süresince orada duran (pek çok topçunun ömründen daha uzun süre) iyi ve kötü günlerin her çeşidini görmüş insanlarla derin bir futbol kültürüne sahiptir Göztepe tribünü...Takım tarihinde amatöre kadar düşmüş olsa da taraftarı karakter olarak büyük takım taraftarı karakterindedir. Dünyadaki bütün büyük takım taraftarlarına benzer olarak her daim kazanmak ister... Lakin defalarca düşmenin acısını yaşamış bir güngörmüşlükle bunun mümkün olamadığı zamanları da bilir... O zaman da mağlup olmayı hiç sevmez; beraberliklere ise nispeten daha toleranslıdır. Tüm sonuçlardan daha önemlisi sahadaki oyuncunun elinden gelenin en iyisini yaptığını görmek ister Göztepe taraftarı. Buna inanırsa mağlubiyetten sonra alkış, inanmazsa galibiyetten sonra olumsuz tepki verebilir.
Küme düşme korkusu en büyük korkudur Göztepe taraftarında, bu sınıra yaklaşıldığında gözü bir şey görmemeye başlar taraftarın ve tepkileri kontrolsüz hale gelebilir. O yüzden o strese hiç sokmamak en akıllıca korunma yöntemidir.
Evet... Göztepeliler sporcularının arma için saha içi gibi saha dışında da güzel şeyler yaptığını görmek isterler. Evrensel olarak bildiğimiz şu ki sosyal ağlarda paylaştığımız her şey olumlu olumsuz silinmez... Silsek de silinmez ve bir yerlerde izi kalır (örneğin Alparslan Öztürk-Serdar Gürler). Göztepe taraftarları, oyuncularının gerçek hayatta ve sosyal medyada neler yaptıklarına her daim özellikle dikkat ederler. Sosyal medyada direkt mesajlarda kimlerle ne konuştuğunuz ve yazdıklarınız bu açıdan da önemlidir (Örnek Brown Ideye).
Göztepe futbol tarihi boyunca Üçlü-Dörtlü Oligarşiye alternatif bir yapı, bir rakip olmuştur. En kötü olduğu zamanlarda bile onları mağlup etmeyi başarmıştır. Bunun sonucu olarak oyuncuların Göztepe arması taşırken, başta Dörtlü Oligarşi armaları olmak üzere bütün armalardan uzak durmalarını isterler. Özellikle Dörtlü Oligarşiden gelenler ama her takım için geçerli bu söylediğim… Taraftarları, Göztepe’ye gelen oyuncunun eski takımına karşı oynarken ya da röportajlarda sempatik davranışlarda bulunmalarından/kalp atmalarından hoşlanmazlar (örnek Demba Ba)… En azından mümkün oluğunca tepkisiz kalmalarını beklerler. Göztepe taraftarları, Göztepe’den giden topçularının da armaya hala saygılı olmalarını beklerler. Buraya gelen oyuncu geldiği takıma sahada röportajda kalp atsın istemezler ama buradan gidenin bunu yapmasını beklerler (bu çelişkinin farkındayım). Yapanların yeri ayrıdır (örnek Adis Jahovic)… Yapmıyorsa da Göztepe aleyhinde ya da saygısız kabul edilebilecek bir üslupta konuşsun istemezler… Hele ki altyapıdan çıkanların (yakın örnek Fatih Kurucuk)… Bunlara ek olarak herhangi bir sebepten sporcunun oyundan sahadan kaçtığı (eski takımına mücadele etmemek, yeni transfer beklentisi vs) ya da elinden geleni yapmadığı fark edilirse ya da düşünülürse Göztepe taraftarı sporcuya çok büyük tepki verecektir.
Göztepe taraftarlar özellikle mağlubiyetler sonrasında oldukça üzgündürler, çoğunu ortalama 2'ye kadar uyku basmaz. Mağlubiyet durumunda üzüntü miktarı özellikle Dörtlü Oligarşiye karşı oynanan maçlarda daha da artar. Bu deplasman taraftarları için çok daha yoğun bir duygudur. Bu bağlamda taraftar ölü evi gibi hissederken, o veya bu sebepten sporcunun umrunda olmadığını düşünürse oldukça yoğun tepkiler gelebilir. Bunlara karşı galibiyetin oluşturduğu endorfin de yine çok yoğundur taraftarda. Bir anda sevginin en yoğun formuna mazhar olabilirsiniz ki bu durum da Dörtlü Oligarşi maçları sonrası özellikle tavan yapar.
Bir dip not... Göztepe için oyun sahasında sporcuların yaptığı her olumlu ve olumsuz hareket çoğunlukla oyuncunun kendi hafızasında yarattığından çok daha fazla olumlu ya da olumsuz iz bırakır Göztepe taraftarında. O an o hatırlatılanı siz hatırlamasanız bile, seneler sonra birileri Göztepe’de oynarken yaptığınız olumlu ya da olumsuz şeyleri hatırlatabilir.
Göztepeliler oyucularından özel hayatlarına dikkat etsinler barlarda kahvelerde gözükmesinler isterler. Göztepe taraftarları ağı ve iletişimi oldukça geniş bir kitledir. Sporcular olarak biliniz ki bu yaklaşık 5 milyonluk -Avrupa’daki pek çok ülkeden kalabalık- şehirde, gittiğiniz her ortamda sizleri fark edip izleyecek Göztepeliler çıkacaktır. Yaptığınız olumlu ve olumsuz hareketler de ağlarda yankılanacaktır. Gittiğiniz yerlerde sigara/tütün ürünü veya alkol almanız başka hiçbir sebepten değil ama performansınızı düşürebileceği için hemen her zaman olumsuz karşılanacaktır. Mekanlarda olay çıkarmak ya da şımarıkça davranmak da hoş karşılanmayacaktır. Buna karşı Göztepe için sahada ya da dışarıda sosyal hayatta yapacağınız her güzellik de fazlasıyla yerini bulacaktır.
Taraftarların azımsanmayacak kısmı, Göztepe’de oyuncularına bütün eleştirileri ve hatta bazen sözel fiziksel olumlu olumsuz hareketleri/tacizleri yapabileceklerini kabul ederler. Şahsi olarak bu kanıda olmasam da, de facto durum budur… Bunu beklerlerken aynı olumlu olumsuz hareketler kendilerine yapılsa ne yaparlardı kısmını çoğunlukla düşünmezler ama özellikle tacizlere hiçbir karşılık verilmemesini beklerler. Bu bağlamda ne olursa olsun sporculara, sözel/fiziksel taciz durumunda bile soğukkanlı kalmaya çalışmalarını öneririm.
Bu satırları Göztepe armasını temsil eden tüm sporculara naçizane tavsiyelerim/önerilerim olarak yazdım... Söylediklerimde fazla olmayıp eksik olabilir...Göztepeli olarak Göztepe’ye gelen herkesin has Göztepeli gibi davranmasını bekleyemeyiz ama Göztepe armasına saygılı olmasını ve taraftarın hassasiyetlerine saygı göstermesini bekleyebiliriz.
Umarım bu uzun buket yerini bulur ve faydalı olur...
Her şey sadece Göztepe’miz için...
(Kaynak Dokuz Eylül)