Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Göztepe Camiasının Eleştiri (B.kçuluk) Kültürü
Son zamanlarda yazılan yazıları, gelen mesajları, konuşulan konuları öyle bir değerlendirirken düşündüm de böyle bir başlık altında Göztepe ile ilgili son 20 yılı içeren bir yazıyı kim yazarsa yazsın ismim bir yerlerinde geçer.
Bu 20 yıl boyunca yazdığım yazılarla, konuştuğum konularla, ortaya koyduğum fikirlerle, camianın her kesiminden övgü de aldım, destek de aldım, takdir de aldım, yergi de aldım, hakarette aldım, tehditte aldım. Bugün bile birine sorulunca Özkan Cengiz ‘mi diye bir on saniye bekleme süresi olmasının sebebi herkesin en az birer kez kızması, en az birer kez takdir etmesi nedeniyle en son nerede kaldığını hatırlamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır.
Neden böyle girizgah yapıyorum. Çünkü en azından yeni nesil bokçulara bak bu konuda ahkam kesebilecek biridir hissiyatını elimden geldiği kadar oluşturmaya çalışıyorum.
Yavaş yavaş konuya girer isek Göztepe tribünlerinde, Göztepe camiasında bokçuluk nesilden nesile geçen belki de en geriye gidildiğinde trenden inmeyle sonuçlanan kavgaya kadar temelleri dayanan bir alışkanlıktır. Göztepe’mizin tarihinde en zirve noktalarda da en dip noktalarda da bu kültürün etkilerini izleyebilirsiniz.
Mevcut duruma isyan ederek Türkiye’nin en şanlı tarihini tırnakları ile yazmıştır. Mevcut duruma isyan ederek, bazen de abartarak insanları küstürerek ve sistem tarafından cezalandırılarak amatöre kadar yol almıştır.
Bu sebeple hadi arkadaşlar artık süper ligdeyiz 4 sezonda oldu. Keyfini çıkarın tavrı Göztepe’ye uymaz. Biliyoruz ki Göztepe’nin isyan kültürü Şampiyon olsak, Şampiyonlar liginde gruplara niye kalmadık, Gruplara kalsak, niye üst tura çıkmadık, üst tura çıksak niye lider çıkmadık ile devam edecek her zaman bulunduğu noktanın bir üstünü isteyecektir.
Ancak; Göztepe İsyan Kültürü nünde amiyane tabirle bir raconu vardır. Ben isyankarım denmekle olmaz. Kağıt kalem alın başlıyoruz.
1) En temel koşul iyiniyetli olacaksın, yaptığın eleştiri ile bir çıkar elde etmeye çalışmayacaksın. Onun yerinde ben olmalıydım. Onu değil benim dediğim adamı almalılardı. Bu eleştiri ile beş yüz beğeni alırım, bu foto ile acayip takipçi kasarım zihninde dolaşmaya başladı mı, hemen elindeki kağıdı kalemi, klavyeyi telefonu bir köşeye bırakıp seni Göztepeli yapan değerleri zihninde geçirmeye başlayacaksın zaten gerisi gelmez orada o iş biter. Yok bunları düşünmene rağmen hala elin gidiyorsa o zaman bir süre ara verip gidip gerçekten sempatin olan takımın maçlarını falan izleyeceksin.
2) Eleştiriyi yaptığın günün koşullarını gözden kaçırmayacaksın. Bunun en güzel örneğini hep veririm. Bugün Göztepe tribünlerinde kime mikrofonu uzatsan biz amatördeyken diye başlar. Aslında Göztepe’nin amatör küme de oynadığı sezon ondan önceki 6 sezondaki en iyi sezonuydu. Belki ülkenin en alt ligindeydi, ama bir yönetimi, bir başkanı, bir hedefi vardı. Ondan önceki beş sezonda tek hedefi maç günü sahaya çıkabilmekti. Hedefinin sahaya çıkabilmek olduğu gün ile hedefinin şampiyon olmak olduğu sezonlar arasındaki farkı eleştirinde dikkate almak zorundasın.
3) Yaptığın eleştirinin sonunu düşüneceksin. Göztepe çok dinamik bir camia bir tane kıvılcım aleve dönüşebilir. Olumlu anlamda da olumsuz anlamda da, depremde gördük emekleri ödenmez arkadaşlarımızın yaktığı bir kıvılcım ülke çapında bir aleve dönüştü. Olumsuz anlamda örnek vermek istemiyorum ama en azından akranlarımın zihninde onlarcası oluşmuştur. Bu sebeple kimliğine “Göztepeli” sıfatını layık görüyorsan, yazdığın, söylediğin, her şeyi ölçüp biçip bunun sonu nereye gider diye düşüneceksin. Hele ki sosyal medyanın bu ortamında Göztepeli olmanın ağırlığını taşıyarak hareket edeceksin.
4) Doğru konuyu, doğru kişiyi, doğru şekilde eleştireceksin. Burası en kritik kısmı çünkü hangi konu doğru, hangi kişi doğru, kısmı kişisel fikirlerle değişiklik gösterebilir. Ben yapılan hatayla ilgili bir yöneticiyi suçlayabilirken bir başka arkadaşım bunun hatayı yapan futbolcunun hatası olduğunu düşünebilir. Bu tamamen bizim zihnimizle alakalıdır. O zaman burada doğruyu bulmanın yolu doğru şekilde eleştirmekten geçmektedir. Yanlış konuyu, yanlış kişiyi doğru şekilde bile eleştirsen bu bir eleştiridir. Ama doğru konuyu doğru kişiyi yanlış şekilde eleştirirsen o zaman o eleştiri değil zarar verici bir eyleme dönüşür.
Şimdi ortaya koyduğumuz bu kılavuzu bir örnek ile somutlaştıralım.
1) Ben niyetimden eminim ama tabi ki son söz yüce camiamızın gönülleri.
2) Herhalde tarihte eşine az rastlanır bir dönemden geçiyoruz.
Takımların ilk 11’lerini laboratuvar sonuçlarının belirlediği, en büyük gelir kalemi olan naklen yayın gelirlerinin tutarının ne olduğunu kimsenin bilmediği bu sebeple ödenip ödenmediği konusunda bile ulusal çapta bir belirsizlik olduğu, ülkenin içinden geçtiği ekonomik sıkıntıların, kur ve faiz krizlerinin takım bütçelerini etkilediği gibi diğer takımların da içinde bulunduğu durumlar,
Buna karşılık diğer takımlar devlet bankaları tarafından kredi ile devlet kurumları tarafından sponsorluklar ile beslendiği, şehir takımlarının, o şehrin valisi, belediye başkanı tarafından yapılan toplantılarla bütçe açıklarının kapatıldığı, bedava veya ücretsiz oyuncuları takımların finansal kriterleri aşmak için birbirine servis ettiği bizde asla olmayan olamayacak olan durumlar,
Çeşitli araştırmalar ve beyanlarla bugün süper ligdeki ortalama bütçe ile takım kuranların bütçe açıklarının yaklaşık 100 milyon tl olduğu, bunun tasarruf ve ucuz kadro kurarak ancak ve ancak 50 milyonlara kadar indirilebileceği hakkındaki çalışmaların varlığı,
Göztepe’mizin finansal tarafına baktığımızda her kulüpte var olan ve kapatılması için onlarca dış etken olduğu bütçe açığının kapatılmasının bizde tek çaresinin bir kişinin cebi olması,
3) Göztepe’miz sadece alt yapıdaki çocuklara lisans çıkarabildiğimiz ve her sene lig düştüğümüz seneleri saymaz isek belki de tarihinin en genç kadrosu ile bu sezonu geçiriyor. Maçların seyircisiz olmasının belki de tek avantajı bu, oyuncularımızın, teknik kadromuzun, sosyal medyadan hatta sosyal medyadan etkilenen basından etkilenmemesi mümkün değil, geçmişte örneğini çok yaşadığımız bir seri kötü gidiş başladığında yolun sonunun nereye varacağız gerçekten belirsiz.
Bunun yanında her ortamda ifade ettiği ve bizim de çok net gözlemlediğimiz üzere Göztepe’den değilse bile Türk Futbolundan sıtkı sıyrılmış bir Başkanımız var. Özellikle Kulüpler Birliği Başkanlığı görevinden sonra Türk futbolu ile hayallerinin büyük ölçüde çöktüğü göz ardı edilemez olduğu büyük bir gerçek, buna rağmen kendisinde bu görevleri devam ettirme kararlılığını, yatırımcı, sponsor arayışlarını, kişisel olarak takdir ile karşılıyorum. Sonuç genç hocanın, genç kadronun bocalaması, Başkanın en iyi ihtimalle mücadeleden vazgeçmesinin açacağı sonuçları tahmin etmek hiç zor değil.
4) Hiç mi eleştiri olmasın, tabi ki olsun,
Ama elindeki genç kadro ile ve süper ligdeki belki de gerçek anlamındaki ilk sezonunda son dakikalarda yenilen penaltılar ve tecrübeli ayaklarının altı pastan kaçırdığı gollerle puan kaybeden, buna rağmen puan ortalamasını belli bir seviyede tutan hocanın üzerine çarpı atıp istifaya davet etmek,
2. maddede yazdığımız olağanüstü şartlara rağmen günahı ile sevabıyla bir takım kurmuş kendince tasarruf yapmış kendince tercihler yapmış bu tercih ve tasarruflarla bu en riskli sezonu kazasız belasız kapatma hedefi koymuş buna rağmen böyle bir sezonda ekstra bir şeyler yapabilme olasılığını da tamamen gündemden düşürmeden yatırımcı arayışına devam eden bir Başkan’a niye cebinden 50 değil de 100 harcamıyor.
Stadyumun kapalı olması, naklen yayın gelirlerinin gelmemesi, geleceği ipotek altına almamak için borçlanmama kararlığı göstermesi, hükmen mağlubiyetler belki de düşme çıkma iptalleri gibi sonuçların kapıda beklediği bir sezonda 900 bin, 1 milyon Euro ortalama maaşla bir takım kurmuyor diye eleştirip devrinin bittiğini söylemek,
Doğru konu da değil, doğru kişi değil doğru şekilde değil.
Sonuç
Arkadaşlar olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Bu olağanüstü koşulları fırsat gibi değerlendirmek ve bu sezon ekstra bir yatırım yapmak şampiyon olmak tabi ki çok güzel seçenek. Ama bunun seçeneğin tek çaresinin yetmişlerinde aktif para kazanma dönemini sonlandırmış bir adamın kişisel serveti olduğunu bile bile bunu talep etmek en basit anlamıyla büyük haksızlık.
O zaman eğri oturup doğru konuşalım mevcut yapısı ile Göztepe’nin bu ekstra krizi fırsata çevirmesi kendi dinamikleri ile mümkün değil, e o zaman Göztepe’nin bu seneki hedefi nedir. Kötü rüya görmemek için ilk on içerisinde gezinmek şansı yaver giderse bir Avrupa’yı zorlamak, yok gitmezse son 10 haftaya girerken eli ayağı düzgün bir yerde park etmek, bu genç kadroyu beraber oynamaya alıştırmak, bir oyun kültürü geliştirmek.
Bu sene çok büyük bir mücadele senesi, kişisel fikrim Başkan’ın motivasyonuna da Hocanın ve takımın istikrarına da ihtiyacımız var, Bu sene beklentileri yükseltmenin, hedefler koymanın, olmayacak hedefler için zaten zorlama ile giden bu sisteme zarar vermenin bir anlamı yok. Tribüne çıkamıyorsak bulunduğumuz her ortamda bu ikisine de güç vermek zorundayız. Hepimize büyük görev düşüyor. Sosyal medyanın olumsuz etkisi ne kadar kuvvetli ise olumlu etkisi de o kadar kuvvetli o zaman hep beraber bir kez daha irademizi ortaya koyup birbirimizin değil rakiplerimizin enerjisini sömürmeliyiz.
Eleştiri ve amiyane tabirle bokçuluk gücümüzü Türk Futboluna yönlendirmeli önce sistemi düzeltmeliyiz ki düzgün bir sistemde mücadele etmek Kulübümüz için daha kolay olsun.
Her şey Tek Büyük Göztepe için
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.