Oğuz Reşat Sipahi
Bu hafta da 1925’den beri olduğu gibi Göztepe üç temel futbol sonucundan birini almaya devam etti. Bardağın dolu tarafından bakarsak İstanbul’da son şampiyon Başakşehir deplasmanında, bu ülkedeki pek çok futbolsevere göre ülkenin en çok maç sonucuna etki eden hata yapan hakemlerinden Özgür Yankaya’ya rağmen berabere kaldı. Boş tarafına bakarsak bir kez daha Göztepe tarihsel görevini yerine getirerek lig sonuncusuna puan verdi. Ben dolu tarafının gayet mutluluk verici olduğu bakış açısında olanlardanım.
***
İlhan Palut ve ekibi ilk üç haftadan farklı olarak topa daha az sahip olurken, rakibe fazla net pozisyon vermediler, bulamadılar da ve bu sefer son dakikalarda gol yememeyi başardılar. Genç İrfan Can Eğribayat, defans ve takım ilk kez fileleri temiz tutarak gol yememeyi başardı. Yeni gelenler ile eski oyuncular birbirlerine alıştığında ki bu bence en az altı hafta daha demek her şeyin daha güzel olma olasılığı oldukça yüksek. Dört haftada altı puan muhteşem olmasa da oldukça iyi bir performans pek çok Göztepeliye göre…
***
Ana konuya geçmeden şunu da belirtmek istiyorum ki Göztepe ve futbol dünyası açısından bu haftaki en anlaşılmaz olaylardan biri Kerim Alıcı’nın Altınordu’dan alındıktan 3-4 gün sonra Boluspor’a kiralanmasıydı. Her şeyden öte eğer Kerim bu olasılığı Gassama gitmezse kiralık olarak gidebileceğini bilerek geldiyse de, Kerim’den bağımsız Göztepe’ye getirilmek istenen ve istenecek genç futbolcular için çok da iyi bir mesaj olmayacağını kabul etmek zor değil.
***
Kulüp üyelikleri için bu uzun yazıyı tekrar yazmanın zamanının geldiğine inanmamın sebebi mevcut Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur’un Twitter’da 18 Eylül 2020 tarihinde, selefine bir önceki Torbalı Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez’e yönelik, 2017’de Göztepe’ye tahsis edilen 104 dönümlük arazinin kullanım hakkının başka bir gün kalmamış gibi kulübün kuruluş gününde 14 Haziran 2019’da temel olarak imar problem nedeniyle geri alınması sürecine yönelik “Yarın Göztepe Spor Kulübü satıldığında Torbalılı vatandaşlara ne diyeceksin?” cümlesi…
***
Birinci söylenmesi gereken şey, lütfen partiler arası kavga bu şehrin en önemli futbol değeri üzerinden tartışma malzemesi yapılmasın. Evet Göztepe futbol şubesi, bir şirket olduğundan satılabilir bir meta. Buna karşı kamu arazileri ve destekleri, halen mevcut Urla’daki tesislerin arazisi dahil, 1997’de Göztepe Spor Kulübü Derneği genel kurulu esnasında kurulan şirkete değil, 1925’den beri varlığını sürdüren Göztepe Spor Kulübü Derneği’ne tahsis ediliyor. Sayın İsmail Uygur’un da malumu olmak üzere dernekler satılabilir oluşumlar değildir. Göztepe bu şehrin tarihsel olarak en başarılı futbol takımıdır, 21 senedir olmayan bir şekilde, dört sezondur İzmir’i ülkenin en üst liginde temsil etmeye devam eden Göztepe’ye Torbalı’daki arazi alışveriş merkezi kurması için değil, bu şehrin çocuklarına bu şehirde spor yaptırabilme amacıyla altyapı tesisleri kurmak üzere tahsis edilmişti.
***
Buna karşı, 2007’den beri Göztepe Spor Kulübü Derneği’ne üye olmak isteyen Göztepeliler hem Altınbaş döneminde hem de Mehmet Sepil döneminde üye olamıyorlar. Başka bir deyiş ile kulübe üye olmalarına izin verilmiyor. Bir açıdan baktığımızda Göztepe Başkanı Sayın Mehmet Sepil Göztepe Spor Kulübü Derneği’ni bir spor kulübü derneği olmasına rağmen üyeliğe açık olmayan bir dernek olarak tuttuğundan İsmail Uygur’un bu cümlelerine Göztepe’yi maruz bıraktı.
***
İlk olarak belirtmek isterim ki kişisel bakış açıma göre kulüp üyeliklerinin kapalı tutulması anti-demokratik bir tavırdır. Oldukça demokratik bir insan olan, son derece sevdiğim ve saygı duyduğum Sayın Mehmet Sepil’in de bana göre en anlaşılmaz tavrı ve en önemli yanlışıdır. Bu yazıda, kendi bakış açımla 2007’den beri pek çok platformda dernek üyelikleri konusu açıldığında verdiğim yanıtları sizlere soru cevap şeklinde sunmak istiyorum.
Derneğin esprisi nedir, ne işe yarar? Dernek neden önemli?
Dernek düğün yapmaya yaramaz. Buna karşı Türkiye’de spor hala büyük oranda dernekler üzerinden yönetilmektedir. Halen Sayın Başkan Mehmet Sepil’in başında olduğu 1925’de beri kurulan sistemin başı ve ana kaynağı olduğu için, dernek ben dahil pek çok kişi için hayattaki en önemli Göztepe kurumudur. Göztepe’ye aidiyetin en temel simgesi kulübümüzdür. Göztepe’ye katkıda bulunulabilecek bir yapı olarak devam edebilmesi açısından kritik oluşumdur kulüp ve üyeliği.
Bu yazıyı bir kez daha tazelememin önemli bir sebebi benim 18 yaşımda ilk kazandığım para ile üye olabildiğim kulübüme, çocuklarımın şu anki şartlarda üye olamayacak gibi durmasıdır. Kulüpler ve kulüp sevgisi aileler, gelenekler ve dolayısıyla insanlar üzerinden nesilden nesile geçen bir mevhumdur. Süreklilik iyi kötü o dernek üzerinden sağlanmış 1997’ye hatta 2007’ye kadar... Tepkiler o yapıyla verilmiş. Aslında şu ana kadar bile diyebiliriz...Bu yüzden kulüp üyeliklerinin akılcı bir şekilde açılması Göztepe sevgisinin geleceği için çok önemlidir.
Demokrasi iyi bir şey midir?
Demokrasi yer yüzündeki çoğunluğa göre en gelişmiş yönetim biçimidir. Buna karşı Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde demokrasi iğdiş edilmeye açık bir sistemdir. Buna en basit örnek mevcut seçim barajları nedeniyle atılan oyların önemli bir kesiminin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde edilmemesidir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde demokrasi için çaba harcayan bireyler var olmadığı, var olanlar da kolektif davranmayı beceremediği sürece demokrasiyi iğfal etmek isteyenler iğfal etmeye devam ederler. Bu açıdan baktığımda son Belediye seçimleri Türkiye’deki demokrasi açsından önemli bir başarıdır kanımca…
Dernek demokratik bir yapı mıdır?
Yapısı gereği oldukça demokratik bir yapıdır. Derneğin içinde demokrasi ve tüzüğün gerekliliklerini yürütebilmek de üyeler gerekli çabayı harcarsa imkansız değildir.
Dernekler futboldaki bütün kötülüklerin başı mıdır?
Hayattaki her sıfat için o sıfatın dağılımı için çan eğrisi vardır başka bir deyişle o sıfata çok fazla sahip olanlar, çok az sahip olanlar ve ortalama sahip olanlar mevcuttur. Demokraside de; hayat gibi iyi ve kötüler, başarılı ve başarısızlar vardır. Göztepe’de de iyi ve kötü olan her şey 1997’ye kadar derneğin içinde yaşanmıştır. Örneklememiz gerekirse Göztepe en parlak günlerini dernek olarak yaşamıştır. Buna karşı Süper denen Lig 1. Lig ise, 3. Lige - 4. Lige ve amatöre şirket olarak düşmüştür. Bu kadar sürede neredeyse 100 yıl, dernekte elbet kötü örnekler olmuştur ama iyi örnekler çok daha fazla olmuştur... Öyle veya böyle 95 yıldır devam eden kurum sayısı oldukça azdır ülkede...
Bütün Göztepeliler mafya babası mıdır?
Nasıl tüm Başkanlar Mehmet Sepil, Bülent Özkul ya da Sebahattin Süvari olmadığı gibi bütün Göztepeliler de mafya ya da tüzükte üyeliğe almama kriterlerinde yazdığı üzere yüz kızartıcı suçtan mahkum olmuş değildir.
Bütün dernek genel kurulları kavgalı mıydı? Şirket demek kavga yok mu anlamına gelir?
Askeri darbeler nasıl bu ülkedeki kavgaları sıfırlamadıysa…Kavga olmamasının karşılığı da anti-demokrasi değildir. Göztepe bağlamında kavga olmamasının tek seçeneği şirket olmak ya da dernek üyeliklerinin anti-demokratik bir şekilde kapatılması da olmasa gerek. Kavgasız genel kurul da görmüşlüğüm var. Demek ki olası. Kavgalı AŞ genel kurulu duymuşluğum da var… Sayın Başkan Sepil ortak alırsa kısa olmasa da orta vadede anonim şirket genel kurullarında da kavga olması da olasılıklar içindedir.
Göztepe eğer ki hala borçsuz bir futbol yapısıysa (dilerim hala öyledir) bunun sebebi yalnızca şirket olması mıdır? Şirketleşmek demek borçsuzluk anlamına mı gelir?
Şirket ya da dernek olmak illa ki iyi yönetilmek ya da borçsuz olmak değildir. Türkiye’de ve dünyada pek çok borçlu ve borçsuz şirket veya dernek yapısında futbol takımları mevcuttur. Dörtlü oligarşi (Beşiktaş-Fenerbahçe-Galatasaray-Trabzonspor) ya da Manchester United örneklerinden görüleceği üzere şirket olmak demek borçsuz olmak demek değildir, Sivasspor ve Gençlebirliği örneklerinden de anlaşılacağı üzere dernek olmak da borçlu olmak demek değildir. Önemli olan yönetim tarzıdır. Nasıl bütün Göztepeliler ya da Göztepe Başkanları takımı üçüncü ligden alıp en üst lige çıkaran ve 1976’dan beridir ilk kez dört sezon üstüste bu ligde tutan, stadın bitme sürecinde büyük pay sahibi, kulübün tarihine adını altın harflerle yazan Mehmet Sepil değil ise tüm Göztepeliler takımı 3. Lige 4. Lige amatöre düşürenler de değillerdir… Aynı toplumda da olduğu gibi Göztepe toplumunda da hepsi bir aradadır…
Derneğin üyeliklerini açması AŞ’nin yok olması mı yani önerdiğim/istediğim?
Değil tabii ki.. Aksine derneğin anonim şirkete ya da futbola destek veren bir yapı olması (geçmişte de bu şekildeydi) bana mantıklı gelen hedef. Bugün dörtlü oligarşi ve Avrupa’daki önemli kulüpler üye aidatları üzerinden önemli gelirler elde ediyorlar. Geçmişte dernek yönetim kurullarının anonim şirket yönetim kurullarına çok iyi destek verdiği örnekler de mevcuttur.
Kulüp üyeliklerinin açılması Başkan Sepil’e alternatif bir yönetim sistemi oluşturmak anlamına mı gelir?
Değil tabii ki… Ne yazık ki camiada bireysel veya grup olarak Sayın Mehmet Sepil’in yaptığı bireysel katkıyı yapabilecek bir oluşum yok... 1997’de futbol şubesi As Sinemasında şirketleştirilirken de durum çok farklı değildi.... Nitekim kötü örnekler aş döneminde de olmuştur. Sayın Sepil kadar iyi yöneten kimse olmadı anonim şirketi ama o da ne kadar iyi yönetirse yönetsin cebinden para koymaya devam etmek durumunda kaldı hep, fitbolun ve memleketin bizarre yapısı yüzünden... Ne yazık ki amatöre de sonuçta anonim şirket olarak düştü Göztepe’miz...
Dernek üyeliklerinin açılması çok mu zordur?
Aslında değil dernek yönetim kurulunun bir yönetim kurulu kararına bakar.
***
Kanımca seçici bir şekilde örneğin yüksek bir aidat ile ya da alternatif şekillerde seçicilik oluşturarak dernek üyeliklerini açmanın faydası zararından çok daha fazla olur ve Göztepe’ye ve Sayın Başkan Mehmet Sepil’e... Ve dilerim Başkan Mehmet Sepil Göztepe için yaptığı sayısız ve tüm camianın müteşekkir olduğu iyiliklerin güzelliklerin yanına bir gün kulüp aidatlarımızı ödeyebilmemizi de ekler.