MAZİ…
Fenerbahçe deplasman maçında o pankartı görünce hatırladım tekrardan geçmişi.
‘Hatırlatılacak bir mazin var’ yazıyordu.
İstanbul hegemonyasına karşı, Efsane takımın duruşunu futbolculara anımsatmak için hazırlanmıştı belli ki, ancak ister istemez benim Göztepe mazim geçti aklımdan…
Yaş 37.
Göztepe uğruna geride kalan otuzu aşkın sene…
Durup durup düşündükçe insan hatırlıyor neler neler yaşadığını…
***
Store’da 550 TL’ye satılan montları da gördüm, kulüp binasının altının çorbacı olduğunu da…
Tribünde naylon poşet ile gezilerek futbolculara para toplandığını da gördüm, Sarı Kırmızı boyanmış helikopterin Alsancak stadı semalarında uçarak şov yaptığını da…
Chelsea kariyerli futbolcular transfer edildiğini de gördüm, imkansızlıklardan tamamı altyapıdan oluşan oyuncularla maçlara çıktığımızı da…
Deplasmana gidecek benzin parası olmadığı için esnaftan para toplandığı günleri de gördüm, Göztepe logolu uçakları da…
Alsancak stadında sahaya atılan konfetilerle yapılan şovları da gördüm, Atatürk stadında sökülen binlerce koltuğun sahaya atıldığını da…
Atatürk stadının tıka basa dolduğunu da gördüm, seyircisiz oynama kararı verilen maça gidildiğini de…
Adını sanını bilmediğimiz, haritada bile yerini gösteremeyeceğimiz takımlara yenildiğimizi de gördüm, İstanbullu oligarşileri yendiğimizi de…
***
Hiçbir dönemde daha az ya da daha çok Göztepeli olmadım.
İyisinde de kötüsünde de…
Eminim ki bu tribünde omuz omuza verdiğimiz birçok insan için de böyle.
Geriye dönüp bakıyorum da; çilesini çok fazla çektiğimiz maziden, tadı damağımızda kalan sadece 1-2 anı var.
Antalya’da Rize’yi yenip lige çıkmamız, yine Antalya’da Eskişehir’i yenip lige yükselmemiz, 1-2 İstanbul takımı galibiyeti, 1-2 derbi heyecanı falan.
1 kilo keçiboynuzu çiğneyip de damağında kalan 1-2 damla bal tanesi gibi…
***
Şimdi gene (ne ilk ne de son olarak) zorlu bir döneme giriyoruz.
Ancak herkesten çok biz hazırlıklıyız bu durumlara.
Öyle ya; maziden idmanlıyız hepimiz…
Alınana, alınmaya, satılana, satılmayana bakmadan,
Başkana, hocaya, futbolcuya aldırmadan,
Şahsım adına ben; Son 14 maçta, her seferinde daha da gür sesle bağırarak maziye bir seneyi daha ekleyeceğim.
Çünkü geçen 30 senede ne bir Avrupa kupası maçı, ne bir Süper Lig şampiyonluğu, ne de kendi stadımda bir maç görmedim.
Şayet bu olacaksa -ki artık olmalı- bu sene mutlaka ligde kalınmalı…
Kim ne sıkıntı yaşattıysa, yaşatıyorsa elbette ki günü gelince irdelenir.
Ancak şu anda hele ki artık kadroyla ilgili yapacak bir şey yokken, tribün olarak üzerimize düşen bellidir.
Bu Pazar, geleceğimizi kurtarmak adına atılacak ilk adımdır.
Eminim ki tribünden yapılacak ortalar, bize golleri attıracaktır…
Sabırla, inatla, baskıyla…
Bir kez daha teslim olmadan, 14 maç daha…
Süleyman YENGİL