Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Üç Derste Göztepe
Aslına bakarsanız bu yazıyı yazmaya ilk 14 Haziran’da karar vermiştim. Daha sonra 2 Eylül’de bu kararım pekişti. Ancak işte hayat gailesi içerisinde bir türlü fırsat bulamadım. Bu haftaki Atalay anması nedeniyle de artık kaçınılmaz oldu.
Göztepe’yi Göztepe yapan Göztepe tribünleridir. Ancak hiçbir zaman Göztepe tribünlerini Göztepe tribünü yapan tribünlerindeki kuru kalabalık olmamıştır. Sayısı ne olursa olsun Göztepe tribünlerinin reaksiyonları ve refleksleri daha bilinen ismi ile ruhu en kötü gününde Göztepe’ye can vermiştir.
Bu ruhu yaratan kuşkusuz Göztepe’nin değerleridir, Göztepe değerleri kuşaktan kuşağa, babadan oğula, kıza, abiden kardeşe geçerek bu ruhu ölümsüz kılmıştır. En kötü günlerde bile Göztepe tribünlerinde kaçan fareler bu ruh sayesinde azınlıkta kalmış, diğer takımlar gibi yalnız yapayalnız kalmamıştır.
Bizlere de abilerimizden bir çok değer kaldı. Onları da yazmak toparlamak umarım bir gün nasip olur ama ben bugün, bizim yaşadığımız dönemde ortaya çıkan Göztepe değerlerinden bahsetmek, ya tribüncülüğü ya Göztepeliliği yeni olan tribün sakinlerimize anlatmak istiyorum.
14 Haziran
Evet bunda anlatacak ne var işte Göztepe’nin doğum günü 14 Haziran 1925’te kurulmuş kulübümüz seslerini duyuyorum. Ama ben 14 Hazirandan çok meşalelerin anlamını ortaya koymak istiyorum. Bunu anlatabilmek için ilk meşalenin yakıldığı güne dönmek lazım. Yani 14 Haziran 2006’ya.
14 Haziran 2006 yı anlayabilmek içinde bir sene daha önceye gidip 14 Haziran 2005’i anlamak gerekiyor. Onu anlamak içinde 2005 yılını anlamak lazım.
Cumartesi günü maç çıkışı elimize bir mikrofon alıp Göztepe’nin kötü günleri diye sorsak tartışmasız % 80 cevap biz amatördeyken diye başlar. Ama bu doğru değildir. Çünkü gerçek anlamda en kötü günler 3.lig günleridir. Bir kulübün bir kurumun bir kişinin hayatında en kötü günler umudun en aza düştüğü günlerdir. Göztepe için umudun en aza düştüğü günler 3.lig günleridir.
Üst üste lig düşmeler, sürekli başarısız olmasına rağmen üç kuruş rant uğruna oturduğu koltuklara yapışan yöneticiler, transfer yasakları, yarı yolda bırakıp kaçan sözleşmeli futbolcular, alt yapıdan a takıma çıkmış yetenekli ama tecrübesiz gençler, tribünlerde yönetimin adamları tarafından tehdit şantaj şiddet, …
O günleri yaşayanlara en umutsuz gününüz hangisiydi desek kuşkusuz hep aynı tarih ortaya çıkar 14 Haziran 2005 Balpa merdivenleri… Son umudumuz o merdivenlerden inip gidenlerle gitti zannetmiş, orada oturup yaşlı gözlerle birbirimize bakmıştık. Zannetmiştik diyorum çünkü o günden sonra umudumuz bitmedi aksine her geçen gün artmaya başladı.
Çünkü Göztepe tribünleri olarak bizi kurtaracak olanların camia büyükleri, şehrin ileri gelenleri, şunlar bunlar olmadığının bütün gücün kendimizde olduğunun farkına varmıştık. O güne kadar da savaşmıştık ama hep bir kurtarıcı bekleyerek savaşmıştık ama o günden sonra kendi savaşımızı kendimiz vermemiz gerektiğine inandık. İşte 14 Haziran 2005 ile 14 Haziran 2006 arası tam da bu anlattığımızın vücut bulmuş hali olarak geçti.
Tarihler 14 Haziran 2006 yı gösterdiğinde Güzelyalı sahilinde yakılan binlerce meşale işte bu bir yıllık tribünden emekten derinden gelen gücün verdiği mücadelenin taçlandırıldığı gündü. O gün orada olan insanların bir yılın emeği ile tazeledikleri büyüttükleri umut ile o duvarın üstüne çıktılar ve Göztepe ölmedi ölmeyecek. Göztepe bitmedi bitmeyecek. İşte buradayız en kötü günde bu şehri ışığa boğarız dediler.
Ve o gün yanan her meşale Göztepe’nin kurtuluş ışığı oldu ve bugüne kadar her gün Göztepe’nin yolunu aydınlatmaya devam etti.
Bu sebeple bugünden sonra 14 Haziran’da eline meşale alıp Göztepe için yaktığını söyleyen ister Başkan olsun İster futbolcu ister yönetici ister taraftar ister sempatizan her kim olursa olsun her birey o meşaleye layık bir yıl geçirdi mi? Göztepe’ye yakışan şekilde davrandı mı? Göztepe’nin ölümsüzlüğüne bir katkısı oldu mu? Hesap etmeli kendi bireysel hesaplaşmasını meşale sönene kadar yapmalıdır.
Göztepe için 14 Haziran da yanan her meşale Göztepe’nin geleceğinin teminatıdır. Ve bu bilinç ve kutsaliyetle yakılmalıdır.
2 Eylül 2006
14 Haziran 2005’ten 2 Eylül 2006 ya kadar Göztepe tribünleri sayısı eylem gerçekleştirdi. Açlık grevinden tutunda, tribünde para toplamaya, gole giden rakip oyuncuyu tribünden atlayıp düşürmeye, futbolcuları deplasmanda rehin kaldıkları otelden, yolda benzinsiz kaldıkları otobüsten kurtamaya, Yeni asırı, kendine yönetici diyen yöneticiciklere hak ettiği gibi müdahele etmekten tutunda federasyon önünde eylemlere kadar. Bu süreçte sayısı yürüyüş ve etkinlik düzenledik.
Ama işte gene Göztepe tarihinin belki en önemli günlerinden biri 02 Eylül 2006 yürüyüşü oldu. Daha duyurmaya karar verdiğimizde o günün başka olacağını hissetmiştik. Önceki yürüyüşlerden farklı olacağı daha yürüyüş kararı alındığında ruhumuza yansımıştı. Bambaşka bir heyecanla hazırlandık o güne sanki Amatör kümeye düşmesi neredeyse kesin olan takımın taraftarları olarak değil Şampiyonluğa giden takımın taraftarları gibi hazırlandık o güne.
Bir yandan heyecandan kıpır kıpır edip umutlanıyor, bir yandan geçen yürüyüşte biz bizeydik çokta kasmayın diye birbirimizi telkin ediyorduk. Ama 2 eylül gelipte Göztepe iskelesine geldiğimizde o mahşeri kalabalık, evlerin balkonunda sallanan bayraklar, Kulüp binasının önünde çöktüğümüzde, bir gün önce mangalda kül bırakmayanların perdenin arkasından titreyen bakışları gürsel aksele yürüyüş birgün önceki gün yüzümüze kapı kilitleyenlerin kapıları açıp kaçması, son bir çırpınış ile basın açıklamamızı değiştirmeye çalışanların bertarafı ve en nihayetinde her satırı Göztepe’nin yeniden doğuşunu müjdeleyen basın açıklaması.
İster kabul edilsin ister edilmesin ama Göztepe'yi yeniden ilgi odağı yapan TMSF'nin gelir amacı ile gündemine alan, yatırımcıları amatör bir takımın isim hakkı için milyon milyon kapıştıran işte bu iki günde ortaya çıkan enerjiydi.
Bugün onlarca takım var Türkiye liglerinde mazileri başarılarla dolu ama her gün daha kötüye doğru yol alıyorlar ve lig düştükçe yalnızlaşıyor, lig düştükçe yok olmaya yüz tutuyorlar. Göztepe eğer en kötü günleri yaşarak yok olmadıysa bu iki günün önemi çok fazladır.
14 Haziran 2006 da yanan meşaleler, 02 Eylül 2006 da bastığı yeri inleten ayaklar bu kulübün küllerinden yeniden doğmasına neden olmuştur. Bu günleri yaratanlar İsyanla doğan Göztepe’nin isyanla yaşayacağını dosta düşmana bütün dünyaya göstermiştir.
O sebeple her kendine Göztepeliyim diyen bu iki günün ruhunu yaşayarak hissederek öğrenerek ve saygı duyarak Göztepe'yi yaşamalıdır. Göztepe tabela da iki gol, sahada iyi oyun değildir.
Göztepe dik duruştur, Göztepe inanmaktır, Göztepe sevgidir, Göztepe hayattır.
(Atalay mı kim? Onun için en güzel yazıyı Sinan Genç yazdı. Bir daha yazmak saygısızlık olur buyrun oradan okuyun. http://goztepelist.org/goztepe-kategori/tarihimizden/6877-efsanevi-atalayn-oeluemue )
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Her Şey Tek Büyük Göztepe İçin
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.