BAŞKAŞEHİR
Sezon öncesi Şampiyonlar Ligi elemesi oynayacak olan, hatta bir çok otoriteye göre yapmış olduğu flaş transferle adı şampiyon olabilecek takımlar arasında sayılan MedipolBaşakşehir’i ağırladık dün akşam.
İngiltere’den Japonya’ya, futbolla ilgilenen herhangi birisine sorduğunuzda ‘Evet, tanıyorum’ cevabı alabileceğiniz, Adebayor, Clichy, Elia gibi dünya yıldızlarını barındıran Başakşehir takımı ile ortaya koyacağımız mücadele, takımın reel gücünü görmek adına bana göre Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarından daha da önemliydi.
Her şeyden önce, yıl yıl yapılanan, kadrosu planlanan bu takım,şu anda belki de Türkiye’deki en büyük sistem takımı.
Öyle ki; Avrupa kupalarında yıllarca mücadele etmiş camiamızın, yıllardır özlemini çektiği, temeli atılana kadar bile onlarca sorunla boğuştuğumuz stadyumu, en nihayetinde daha yeni başlayacakken, bizlere inat;2014 yılına kadar adı İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü olan,1990 yılından önce ise esamesi okunmayan bir camianın(!) daha düne kadar TFF ile ters düşen Milli Takımlar sorumlusu Fatih Terim adını taşıyan 17.300 kişilik kendi stadyumu olan bir sistem...
Öyle ki; bizler deplasmana gidebilmek için resmen kendimizi paralarken, hiçbir deplasmana taraftar götürmeyen, ancak ne hikmetse Göztepe maçına gidiş-dönüş-bilet-kumanya hepsi bir arada paketle 30 TL’ye taraftar taşıyacağını açıklayan bir sistem…
Öyle ki; daha maçın başında çalınsa 1-0 öne geçebileceğimiz, ancak art niyetli bir hakemin çalmayacağı net penaltı pozisyonuyla oyunun döndürüldüğü ve illa ki bu yarışın içine bu takımın dahil ettirildiği bir sistem…
Öyle ki; ben kombine biletimi alıp, storedan alış veriş yaparak, camiama ne kadar fayda sağlayabilirim ki gelirlerimiz artsın diye düşünürken ve etrafımdaki insanları da buna teşvik etmeye çalışırken, hiç taraftarı olmamasına rağmen, ‘ben nereden gelir elde ederim’ diye düşünmeye ihtiyacı dahi olmayan, çünkü elde edilen vergi gelirleriyle ve sağdan soldan gelen desteklerle stadyumunu, tesislerini yapan, dünya yıldızlarını kadrosuna katan bir sistem…
O yüzdendir ki ben, kaybedilen bu maça hiç mi hiç üzülmüyorum.
Çünkü ben görmek istediğim takımı sahada gördüm.
O takımın bu sistemle nasıl mücadele ettiğini ve edeceğini de canlı canlı izledim.
Sistemin adı ister Osmanlıspor olsun, ister Başakşehir olsun.
Türk futbolunda artık başka bir şehir var.
Yenilse de yense de umrumda olmayan paralı taraftarlarınıza inat, 7/24 takımını düşünen, takımıyla düşünen bir şehir.
Paldır küldür yapılan stadyumlara inat, illa ki bir stadyum bulup oraya sıkışan ancak desteğini, alkışını hiç esirgemeyen bir şehir.
Bir dünya yıldızı çıkıp, bir dünya yıldızı giren takımlarınızainat, kendi evladı Halil’i ateşleyen, Sabri’nin yeniden doğmasına destek olup milli takıma seçilme seviyesine getiren, Tayfur’u da belki bu sefer seçtiremeyen ancak bir dahakine kesin olarak aldırtacak olan, tüm takımını yenildiği maç sonrasında bile alkışlayan, bağrına basan bir şehir.
Türk futbolundaki Başkaşehir’e hepinizi bekleriz.
Fragmanı değil, filmi izlemeye…
Süleyman Yengil