Ahmet Talimciler-Taraf
Beşiktaş’ın yeni transferi Andreas Beck’i tanıtırken “Çarşı filozofunu buldu” başlığını atan futbol medyası, ülkemizdeki bu konudaki klişenin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Dostoyevski, Schopenhauer, Nietzche gibi önemli isimlerin kitaplarını okuyan, hayatının önce felsefe ve edebiyat ardından futbol olduğu belirtilen Beck, yapılan habere göre Alman medyasının futbol dışı sohbetlerde aradığı isimmiş. Daha önceki yıllarda Alex de Souza, Cenk Gönen ve Enes Ünal için de sık sık benzer haberler yapılmıştı…
Futbolcularla kitap okuma arasında kurulan ilişkinin tuhaf bir görünüm arz etmesinin arkasındaki asıl problem, ülkemizdeki okuma sorunu yatmaktadır. Nasıl yatmasın ki, Japonya’da toplumun yüzde 14 ü, Amerika’da yüzde 12 si, İngiltere’de ve Fransa’da ise yüzde 21’i düzenli kitap okurken Türkiye’de yalnız 10.000 kişide 1 kişi düzenli kitap okuyor. Yılda ortalama yalnızca altı saatini kitap okumaya ayıran ülkemizdeki kütüphane sayısı ise sadece 1412 ve 49.000 kişiye bir kütüphane düşüyor. Hâlbuki boş zamanımızı en çok harcadığımız mekânlar olarak kahvehane sayısı 570.000 ve bu rakam her 122 kişiye bir kahvehane oranına iniyor. Rakamlar okuma yazma meselesini halen çözememiş olan ve bu nedenle de insani gelişmişlik endeksinde bir hayli gerilerde bulunan bir ülkeyi ortaya çıkartıyor. Kitap okuma alışkanlığına sahip bir futbolcunun bu şekilde haber yapılmış olması bile durumun vahametini ortaya koymaktadır. Kişilik gelişiminin en önemli parçalarından bir tanesi olan okuma tutkusunu bir türlü içselleştiremeyen bir kültürün, her defasında benzer tepkileri vermeyi sürdürmesine şaşmamak gerekir.
Gündelik hayatımızın diğer alanlarında kısa bir yolculuk yaptığınızda da benzer sonuçlarla karşılaşırsınız. Tatile giden yurttaşlarımızın çok çok azının elinde kitap görebilirsiniz. Oysa yan yana güneşlendikleri yabancı turistlerin ellerinde mutlaka bir kitap vardır. Metroda, otobüste, kuyruk beklerken kitap okumak yerine akıllı telefonları ile oyun oynamayı maharet sayan bir anlayış bu konudaki gelişmişlik düzeyimizi fazlasıyla göstermektedir. Daha az okuyan, daha az araştıran bir toplumsal kültürün uyutulması için fazla çaba sarf etmeye gerek kalmaz. Bu topraklarda okumanın, öğrenmenin bir erdem olduğunu sıkça duyarsınız ancak iş sözkonusu eylemi icra etmeye geldiğinde durum birden tersine dönüverir.
Kitapları suç unsuru olarak sergileyen, yakayı ele vermemek için kitapların yakılmak zorunda olduğu bir ülkede, okuyan insanlar kadar okumayı seven futbolcular da tuhaf karşılanırlar. Felsefe, edebiyat ve içinde yaşadıkları toplumun sorunları ile ilgilenen az sayıda futbolcunun, bu çorak topraklarda yaşam şansı bulabilmeleri adeta mucizedir. İyi bir insan ve iyi bir sporcu yetiştirme hedefi ile yola çıkan Manchester United kulübünün altyapısında öncelik çocukların eğitimleridir. Eğitimin kulüp kültürü ile birlikte yürütülmesi sonucunda sözkonusu sporcuların ufuklarının daha da açılmasının önü açılmış olur.
Birleşik kaplar misali ülkenin eğitim düzeyi, kişi başına düşen kitap sayıları sadece futbolcular açısından değil onları kamuoyuna yansıtmakla görevli olan futbol medyasındakileri de etkilemektedir. Yıllar önce bir canlı yayında yorumcu ne kadar çok kitap okuduğunu göstermek için kendisini ortaya atıvermişti. Son olarak hangi kitabı okuduğu sorulduğunda da Dostoyevski’yi okuyorum yanıtını vermişti. Elbette bütün futbol medyası için aynı düzeyde olduklarını iddia etmiyorum ancak yapmış oldukları haberlerin genel söylemine bakacak olursak, kahvehanelerde daha fazla satacak bir dilin hedeflendiğini görmekteyiz. Şampiyonlar Ligi’nde, Fenerbahçe, Ukrayna ekibi Shakhtar Donetsk ile eşleştiğinde, çatışmalar yaşanan Ukrayna’da görev yapmaktan çekinmeyen Lucescu’nun “aman Fener çıkmasın” ifadesini “Korktun değil mi!” başlığıyla duyurmak için cesaretten çok başka bir meziyet devreye girmektedir.
Okumayan bir toplumun ne hâle geldiğini son dönemde yaşadıklarımız bir kez daha ortaya acı bir şekilde koydu. Maalesef her kaybettiğimiz yurttaşımızla birlikte sadece birer insanımızı değil aynı zamanda vicdanlarımızı da kaybediyoruz.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.