Tezahürat sesini takip et çocuk / Okay Karacan (*)
Statlarda, tribünlerde karşılaştığımız hemen her erkek çocuğun hayali, bir gün sahada izlediği futbolcuların yerine, o forma ile çimlere ayak basmaktır. Ancak çok küçük bir azınlık bu hayali gerçekleştirebilir. Julian Draxler de bu azınlık içinde kendisine yer açabilenlerden oldu.
1993 doğumlu Draxler'in Veltins Arena Stadı'nda babası ile maça gidip hayallere daldığı o günlerin üzerinden henüz çok uzun bir zaman geçmedi. 2001'de altyapısına yazıldığı Schalke 04 Akademisi'nde geçirdiği 10 yılın ardından, 15 Ocak 2011'de ilk kez Hamburg maçında sahaya çıktı ve Nuri Şahin'den sonra Bundesliga'da forma giyen en genç futbolcu oldu. 3 gün sonra, 18 Ocak 2011'de Schalke 04 ile profesyonel sözleşmeye imza attı.
18 yaşında boyundan büyük özgüven
Genç yaşına rağmen Draxler, Felix Magath yönetimindeki takımda yaşıtlarına göre çok daha fazla forma şansı buldu. Doğal yeteneğinin üzerine eklenen cesaret ve gözü pekliği Draxler'in kısa zamanda hocasının güvenini kazanmasını sağladı. 18 yaşında bir genç futbolcu için boyundan büyük özgüveni oldukça işe yaramıştı.
Julian Draxler, Magath'ın Şampiyonlar Ligi'nde Manchester United ile yarı final oynayacak takımında da yer buldu. İlk kez 15 Şubat 2011'de Son 16 turunda Valencia karşısında 78. dakikada oyuna girdi ve çeyrek finalde İnter eşleşmesi de dahil, o sezon tüm maçlarda az da olsa dakika aldı.
Şampiyonlar Ligi maçlarında Draxler'e forma vermek aslında oldukça riskliydi, oyunu ya da deneyimi nedeniyle değil… O sezon Draxler 18 yaşından küçüktü. Ve Alman yasalarına göre 18 yaşın altındakiler saat 23.00'ten sonra çalışamaz. Maçlardan herhangi biri uzatmaya gitseydi, Schalke 04'e Alman yasalarına göre dava açılabilirdi. Neyse ki takım o sezon işi uzatmalara götürmeden United'a kadar yoluna devam edebildi.
Draxler, şimdiye kadar ortaya koyduğu performans ile tüm Avrupa'da hatırı sayılır bir takdir topladı. Pek çok futbol otoritesi onu “Avrupa'da en fazla gelecek vaat eden orta saha oyuncularından biri” olarak gösteriyor.
Aynı listede yer alan bir başka isim, Harry Kane, yetenekli futbolcuların sürdürülebilir performans gösteremediği İngiltere'de pamuklara sarılırken, futbolcu fabrikası Almanya'da Draxler, ederi kadar değerle karşılanıyor.
Kendi futbolcusunu yetiştirme konusunda sahra çöllerine dönen İngiltere ise Draxler gibi oyuncuların hemen peşine düşüyor. Manchester United ve Arsenal'in listesinde olduğuna dair haberler dolaşıyor.
Genç ve yetenekli oyuncuyu 1000 km'den görebilen adam, Arsene Wenger, kancayı şimdi de Draxler'e attı. Genç Alman futbolcu da “Premier Lig'e gitmeyi çok istiyorum.” diyerek bu oltaya takılma hevesini ortaya koydu. Oysa bu transfer, Draxler'in kısa futbol yoluna kocaman bir kaya engel etkisi yapabilir.
Alışma sürecinde hayal kırıklığı
Nuri Şahin, Mesut Özil gibi örnekler, Alman altyapısı ile İngiliz oyun tarzının ne kadar ters düşebileceğinin somut örnekleri. Geniş alanda uzun paslı ve sertliğe izin veren Premier Lig, takım oyunu ve prese dayalı nefes aldırmaz Alman ekolünden gelen oyuncular için alışma sürecini yavaşlatıyor. Büyük beklentilerle transfer edilen bu isimler, alışma sürecinde karşılaştıkları baskıyla mücadele edemediklerinde sonuç tam anlamıyla hayal kırıklığına dönüşüyor.
Öte yandan, Arsene Wenger, Draxler'deki yıldız kumaşını ve parlak geleceği görmüş olsa da onun ihtiyacı hızlı bir kanat mı, bir kez daha düşünse iyi eder.
Son yıllarda maç içinde işler ters gitmeye başlayınca takım olarak adeta dallardan dökülüp yerlere saçılan dutlara dönen Arsenal'e, “hadi beyler daha maç bitmedi” diyecek bir saha içi lider gerekiyor. Aksi halde Arsene Wenger kendisini bu defa gerçekten “sallanan sandalyede” bulabilir.
Draxler'e gelince, şöyle seslenelim: “Sen tribünün coşkusuyla futbola sevdalanmıştın, yeni bir yolculuk yapmak istiyorsan, tezahürat seslerini takip et çocuk…”
(*) Zaman Gazetesinden alıntılanmıştır...