Ahmet Talimciler-Taraf
Futbol sahalarında yaşanan şiddet sadece bizde gerçekleşmiyor, bu açıdan diğer ülkelerin yaşananlar karşısında nasıl tepki verdiklerini incelemede fayda var. Son dönemde İspanya futbolu tribünlerde yaşanan kötü tezahürat ve şiddeti önlemek için birtakım düzenlemeler geliştiriyor. 30 Kasım’da Atletico Madrid ve Deportivolu taraftar grupları arasında çıkan ve Deportivolu bir taraftarın ölümüne neden olan kavga sonrasında futbolda şiddete karşı alınan önlemler tribünlerde ‘kötü tezahürat’ı da kapsadı. Ayrıca taraftarların sosyal medya üzerinden paylaştıkları sözlerin de takip edilmesi gündeme geldi. Son olarak Real Madrid kulübü bir ilke imza atmak suretiyle Celta Vigo ile oynadıkları lig karşılaşmasında Messi, Barcelona ve Katalonya’ya küfreden 17 taraftarın stadyumlara girişini yasakladı. Real Madrid kulübü, La Liga’daki ezeli rakiplerine, onların yer almış olduğu bölgeye ve onun en önemli sporcusuna yönelik olarak yapılan küfürleri affetmeyerek önemli bir ilke imza attı.
Son dönemde Milli Takım futbolcularımızın oynadıkları stadyumlarda sürekli olarak küfür edilmesi ve Milli Takım kalecisinin maça çıkmayarak durumu protesto etmesi sürecini yaşadık. Hatta tüm bu gelişmelere rağmen Fenerbahçeli bazı futbolculara yönelik protestolar sürmeye devam etti. Bursa’da oynanan karşılaşmada ‘vatan haini’ söylemini kullanan taraftarlar yüzünden Bursaspor tribünlerinin bir bölümü seyirciye kapatıldı. Ancak İspanya örneğinde görmüş olduğumuz gibi gerçek sorumlulara cezalar veril(e)mediği için bu çirkinlikler sürmeye devam etti ve ne yazık ki devam da edecek.
Yaşadığımız gelişmeler karşısında sürekli olarak kendimizi ön plana çıkartma ve her şeyin en iyisini bizim yaptığımızı iddia etme yaklaşımımız nedeniyle bir türlü arzu ettiğimiz yerlere gelemiyoruz. Bunun nedenlerini biliyor ancak doğrular ile yüzleşmek istemediğimiz için sürekli olarak gerçeklerin etrafında dolaşmayı sürdürüyoruz. Futbol sahalarında karşı karşıya kaldığımız şiddet görüntülerinin ardından yapılan bütün açıklamaların sürekli olarak adeta tornadan çıkmış gibi birörnek olması herhalde tesadüf olmasa gerek. Olaydan sorumlu olanların cezalarını çekmesi gerektiği düşüncesi uzun süredir gündemimizden düştü. Bunun yerine sürekli olarak olayların içinde yer almayanların da cezalandırılacağı bir yapıyı hayata geçirip, öğünüyoruz. Futbolu falan sevdiğimiz yok, biz futbolun yaratmış olduğu iklimden yararlanmayı ve onun etkileri ile iktidarımızı/ gücümüzü sürdürmeyi seviyoruz. Futbol bahanesi ile gündemle istediğimiz gibi oynamayı, futbol bahane edilerek milletin birbirini kırmasını seviyoruz. Tüm bu yaşadıklarımızın arkasında ülke insanının önüne konulan yegâne yemeğin futbol olmasının da büyük bir etkisi bulunuyor. Eğer olan bitenler konusunda gerçekten samimi olsaydık, son on yıl içerisinde üç kez şiddet yasası adı altında düzenlemeler gerçekleştirmek yerine elimizde var olan yasaları gerçekten uygulama iradesini hayata geçirirdik. Ezeli rakibine yönelik küfreden ve onun en değerli markasını aşağılayan taraftarlarına ömür boyu stadyumu men eden bir zihniyetin karşısında Milli Takım kalecisine vatan haini diyen, küfredenleri normal kabul eden bir zihniyet yer alıyor. Böyle olduğu için de sorunlarımız çözülmüyor, öteleniyor.
Tüm bunların yanında bir de sürekli olarak yapılan basın toplantılarında sanki dışarıdan olayları izliyormuş gibi konuşan ve yaşananlarda hiçbir rolü yokmuş gibi davranan ‘sorumsuz sorumlular’a sahibiz. Onlar konuştuğunda dikkatle izleyin çünkü sürekli olarak topu taca atarak gerçekleri gizlemek suretiyle çözümleri de ertelemeyi, sorumluluklarını unutturmayı çok iyi beceriyorlar.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.