Öncelikle sözlerime bir kez daha Alsancak Stadı kararını alanların kulaklarını çınlatarak başlatmak isterim.
Kendileri ile ilgili iyi niyetlerimi, kafa sesimde saklıyorum ama eminim sizler ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Passolig kararı ile Türkiye'de futboldan sonra seyirciyi de bitiren zihniyetin; tribünü ile, potansiyeli ile üst liglere renk katabilecek bir oluşuma çelmesini dün bir kez daha net bir şekilde görmüş olduk Atatürk Stadyum'unda.
Farz-ı misal;
Çok mu şarttı Başakşehir'e Stadyum yapmak?
Yapardınız İzmir'e stadyumunuzu, her İstanbul'lunun milli takım maçlarında kendi takımına bağırdığı bir ortamda İzmir'i de Wembley örneği gibi milli takım şehri ilan ederdiniz , kulüp takımları da arada nasiplenirdi olur biterdi.
İzmir'in maalesef bu ülkenin üvey evladı olduğunu dün ben bir kez daha anladım.
Ülke futbolunu gerek milli takım seviyesinde, gerek kulüpler bazında dev aynasında görenlerin, boylarının ölçüsünü ne şekilde aldığını da yaşayarak tecrübe ediyoruz zaten.
***
Ayna'yı ülkeden kendimize çevirir isek söyleyecek pek çok şey olduğunu, ama bunları söylemek için erken mi olduğunu yoksa bu maçlık mı böyle olduğunu, yoksa gerçekten öyle mi olduğunu ben kendi kafamda tartmaya çalışıyorum.
Dilim döndüğünce özetlemeye çalışayım;
Hocamız her seferinde bu takımın ligin çok üstünde olduğunu, rahat rahat çıkacağımızı, baskılı futbol-modern futbol oynayacağımızı söylüyor.
Söylüyor da biz değer olarak ligde bir çok takımın üstünde olduğumuz ama hüsranla biten çok film izledik.
Aklımdan dün acaba kendi kendimizin işini gene zorlaştırıyor muyuz diye düşünmeden edemedim. Şöyle ki;
Sezon başında iki sağ bek transfer ettik. İster yamuk yaptı diye düşünün, isterseniz de kendi kararı olarak bakın bir de elimizde kendi altyapımızdan gelen Ramazan diye bir futbolcumuz vardı. Eder size üç.
Ramazan'ı kadroda istemediğini hocamız söylemişti. Tamam hadi eyvallah dedik diyelim.
Diğer iki transfer nerede?18'de dahi yoklar!
O bölgeye neden Matheus'u devşirmeye çalışıyoruz? Hem de kamp bitmiş, ligin ilk haftaları geride kalmışken.
Modern futbolda (hiçbirimiz antrenör değiliz ama tüm antrenörler kadar modern futbolu takip ediyoruz) kendi sahanızda oynuyorsanız kanatlarda oynayan oyuncularınızla birlikte bekleriniz de hücuma destek verecek ki baskı kurun.
Biz bunu sadece ikinci yarının belli bir bölümünde İsa ile yaptık. Zaten en etkin olduğumuz dakikalarda o anlardı.
***
Tekrar modern futbola dönersek, dün kaç korner attığımızı sayan var mı?
Kaç duran top kullandık?
Peki bunlardan kaç tanesini kalecinin kucağına nişanladık? Hiç dikkat ettiniz mi?
Kullandığımız freekickleri nasıl değerlendirdik?
Bu topları etkili kullandığımızda çok tehlikeli olabilecek oyuncularımız mevcut.
Sanırım biraz daha bu konuda çalışmamız lazım.
***
Evet dün 4-4-2 oynadık.
Benim de sevdiğim sistemdir. Ama bu sistem maalesef böyle oynanmaz.
Uzun, kafa topu indirecek bir forvetiniz varsa, onun yanına ondan daha yapılı ve ağır bir forvet koyulmaz.
Çabuk,defansı karıştıracak bir ikinci forvet konur ki, indirilen toplara koşsun,pres yapsın defansı karıştırsın.
Dün maalesef kablolar birbirine karıştı. Kimin kime indireceği-kimin kimin topuna koşacağı belli değildi.
***
Yazılacak elbette daha çok şey var ama benim yorumum biraz da önümüzdeki bu iki haftada şekillenecek.
Hatayspor deplasmanı ve Altay maçları takımın bu ligin gerçekten çok üzerinde bir takım mı (ki burada doğru oyuncu seçimi ve taktiğin önemi, takımın değerinden önemlidir) yoksa ite kaka gene sıkıntılarla gidileceği hakkında biraz daha net yorumlar yapmamızı sağlayacaktır.
Süleyman YENGİL