Ahmet Talimciler-Taraf
Türkiye’de futbol ve siyaset arasındaki güçlü ve derin ilişkinin arkasında toplumsal kültürümüzün gündelik hayat içerisinde yaşananları kanıksamak suretiyle normalleştirmesinin büyük etkisi bulunmaktadır. Liderin her şeyin en iyisini bildiği ve onun sözlerinin üzerine söz söylenemeyeceği düşüncesini besleyen zihinsel yapının arkasında da yine aynı ruh halinin yansımaları yer alır. Son bir yıl içerisinde gerek siyasal hayatımızda yaşananları gerekse de futbol dünyamızın karşı karşıya kaldığı gelişmeleri şöyle bir gözünüzün önünden geçirdiğinizde bu açıdan benzerlikleri rahatça görebilirsiniz. Kanıksama ile birlikte eleştirel düşüncenin rafa kaldırıldığı, söylenenlerin aynen kabullenildiği bir dünyanın kapıları ardına kadar açılmaktadır. Bu dünyada karşılaştığınız sorunların çözümleri konusunda ne kadar kafa patlatırsanız patlatın, sonucun değişmediğini görürsünüz. Suçluların yaptıklarının yanında kar kaldığı buna karşın kurallara uyanların sürekli olarak aldatıldığı bir düzendir söz konusu olan ve burada bütün uygulamalar sistemin açıklarını yakalayanlar için hayata geçirilmektedir. Sürekli olarak af adı altında siyasal otoritenin uygulamaya soktuğu düzenlemelerin arkasında ‘normalleştirilen’ bu yapı ile birlikte, bireylerin kendilerini kandırılmış hissetmemesi için kanıksama duygusunu içselleştirmesi ve bu sayede hafiflemesi arzu edilmektedir. Aynı zamanda bütün olup bitenlerin arkasında kanıksama ile birlikte gelişmelere karşı çıkma duygusu da törpülenmiş olur. Ne olursa olsun sonucun değişmeyeceğini düşünen zihniyet yapısı ile beraber sorgulama ve şikayet etme hakkınızı da yavaş yavaş terk etmeye başlarsınız. Böyle gelmiş böyle gider klişesini ister yıllardır kulüp başkanlarının değişmediği futbol dünyasına uyarlayın isterse de başbakan ile girdiği her seçimi kaybeden muhalefet partilerine, sonucun değişmeyeceği düşüncesi geleceğe yönelik umutlarınızın da körelmesine yol açacaktır.
Geçen hafta Galatasaray ile Athletico Madrid arasında İzmir’de oynanan karşılaşmada yaşanan rezillikleri sizlerle paylaştım. Son iki yıldır İzmir Atatürk Stadyumunda yaşanan rezillikler üzerinde herhangi bir soruşturma açılıp açılmadığını, eğer açıldıysa sonucunun ne olduğunu ilgililere soruyorum? Yapılan şikayetler üzerine arayan herhangi bir kimse ya da yönetici söz konusu değil! Halbuki devleti değil toplumu öne alan ve ona göre örgütlenen yapılarda, medyada yer alan bu gibi haberler ihbar kabul edilmek suretiyle soruşturma açılır ve yaşananlarda etkisi bulunanlar cezalandırılma yoluna gidilir. Bizde ise yapanın yanına kaldığı bir düzenin sürmesi için bütün koşullar aynen sürdürülür. Haklı olmanız yetmez aynı zamanda bu durumu diğerlerine de kabul ettirecek gücünüz olması gerekir, aksi takdirde haklı da olsanız haksız duruma düşebilir ve yaşadığınız olumsuzluklar yanınıza kalabilir. Türkiye’de futbol sahalarında yaşanan şiddeti önleyebilmek adına yola çıkanların yasaklamalar üzerinden alan açma girişimleri sürekli olarak duvara toslayıp duruyor. Tribün kapatmayı devrim diye sunanların bireylerin haklarını gözetmek yerine düzenin devamını onaylamaları da bu açıdan tesadüf değildir. Yaşanan gelişmeleri görmezden gelmek suretiyle içinde bulundukları pozisyonları korumak için topun etrafından dolaşan futbol medyası sayesinde ülke futbolu giderek daha fazla batağa saplanmaktadır. Futbolun ve futbol medyamızın en büyük işlevlerinden birisi ise hiç kuşkusuz ülkemizdeki vatandaşların kanıksama duygusunun normalleştirilmesinde yaptığı katkıdır. Kanıksamanın normalleştirildiği bir ülkede gerçeklerin üzerinin örtülmesi kolaylaşır.