Ahmet Talimciler-Taraf
Her fırsatta dünyada tek çocuk bayramına sahip ülke olma ile övünen Türkiye Cumhuriyetinin, 23 Nisan günü gerçekleşen bir dizi etkinlikler içerisinde çocuklarına verdiği değerin yeniden sorgulanmasında fayda var. 23 Nisan günü gazetelere yansıyan bir araştırma bu konuda bir hayli mesafe almamız gerektiğini bir kez daha ortaya koydu: ‘2013 sonu itibariyle çocuk nüfusumuz 22.761.702 ile toplam nüfus içinde %29,7’lik bir orana sahip bulunmaktadır. AB üyesi ülkeler ile karşılaştırıldığında en yüksek çocuk nüfusu oranına sahip ülkeyiz. Almanya’da bu oran %16 seviyesindedir. 6-17 yaş arasındaki çocuklarımızın 893 bini istihdam edilirken, 445 bin çocuğumuz ise okula gidememektedir. Okula gitmeyi başaran kız çocuklarının önünde bir diğer önemli engel ise evlendirilmek suretiyle okuldan kopartılmaları ve hak etmedikleri bir hayatı yaşamaya zorunlu kılınmalarıdır.’
Türkiye, 1995 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine rağmen, yasalarının çocuklara uygulanan fiziksel cezaları açıkça yasaklamadığı için sık sık uyarılıyor. Çocuklarına gereken önemi ve değeri vermeyen bir ülkenin gelecekte sağlıklı bir toplumsal yaşama sahip olmasını beklemek hayalciliktir. Çocuklarını sağlıklı bir çevrede yetiştirmek kadar, onlara sağlıklı bir hayat olanağı sunmakta hükümetlerin ve yerel yönetimlerin önde gelen görevlerinden birisidir. Spor yapmayan çocukların hayatlarının ilerleyen aşamalarında karşılaşacağı sağlık sorunlarının yaratacağı ekonomik handikap, siyaset kurumunun görmezden gelemeyeceği kadar büyük olacaktır. Ayrıca spor, çocukların enerjilerinin doğru yönde kanalize edilmesinde ve çocukların birlikte takım ruhunu öğrenebilmelerinde de etkili bir ajan konumundadır.
“Amerika’da 6- 18 yaşları arasında yer alan çocuklar arasında yapılan araştırmalara göre, çocuklar, spordan beklentilerini şu şekilde ortaya koyuyorlar.
1- Eğlenmek.
2- Yeni beceriler kazanmak ve varolan becerilerini geliştirmek.
3- Arkadaşları ile birlikte olmak.(Özellikle 14 yaş altı grupta önem kazanıyor.)
4- Yarışma (maçların) heyecanı ve coşkusunu tecrübe etmek.
5- Sağlıklı ve formda kalmak.
6- Kazanmak”.*
Eğlenmenin ön planda yer aldığı sportif etkinlikler çocukların enerjilerinin harcanmasının yanı sıra onların birlikte sosyalleşmesinin de anahtar bir rol üstlenmektedir. Çocuklarına okul çağlarında spor yaptıramadığınız takdirde bu çocukların ilerleyen dönemlerde spor yapma ihtimalleri de son derece düşük bir oranda gerçekleşmektedir. Ayrıca sporla tanışmayan ve sadece izleyici konumda bulunan bu kitlenin stadyumlarda şiddetle karşılaşma ihtimali de bir hayli yüksektir. Okul bahçelerini otopark haline dönüştüren, çocukların spor yapabilecekleri bütün yeşil alanları ortadan kaldıran bir zihniyet yapısının, toplumsal hayatta yaşanan şiddetin nedenlerini çok uzaklarda aramasına gerek yoktur. Sağlıklı nesiller yetiştirebilmenin yolu, çocuklarınızı sağlıklı bir şekilde yetiştirmekten ve onlara spor yaptırabilmekten geçmektedir. 23 Nisanları çocuklarımızın her açıdan sağlıklı, şiddet içerisinde yaşamadan, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir biçimde geçirebildikleri günlerde Türkiye gerçek anlamda demokratik bir toplum olabilecektir.
*Cem Can, İlkelerimizi Kim Yazacak. Yay. Haz. Ahmet Talimciler, Hakan Can, Moss Spor, 2012, s.326