Ahmet Talimciler
Taraf
Yasaklayarak sorunları çözebileceğini düşünme zihniyetinin adeta kemikleştiği bir ülkedir Türkiye ve bu ülkede hep birileri bizim adımıza, bizim yararımıza bir şeyleri yasaklamayı görev olarak görürler. Çoğulcu ve farklılıklar temelinde yüksel(e)meyen bir kültürel iklimde, yasaklamak en kolay çözüm üretme aracıdır. Sizin gibi düşünmeyenleri, sizin gibi hayata bakmayanları ya da sizin istediklerinizi yerine getirmeyenleri dinlemek yerine yasaklayarak kökten çözüm ürettiğinizi zannedersiniz. Teknolojinin getirdiği yeniliklerle birlikte dünya her geçen gün biraz daha küçülürken, ülkemizin hem bu yeniliklere olan talebinin artması hem de bunları kendisine yönelik tehdit olarak görmesi ve davranması bize özgü bir yaklaşımdır. Twitter istediğiniz gibi değil mi kapatırsınız olur biter, stadyumlarda olay mı çıkıyor saha kapatma cezası verirsiniz sorun kendiliğinden çözülmüş olur. Üniversite sınavlarında kopya mı çekiliyor çözüm gayet basittir bütün sınava gelenlere suçlu muamelesi yaparsınız ve yanlarında evlerinin anahtarlarını bile getirmelerini yasaklarsınız sorun böylece hallolmuş olur. Peki gerçekten durum bu kadar basit bir şekilde sonlanmış mı olur yoksa daha fazla katmerli bir hal mi alır? Nedense bunun üzerinde durmaya bile gerek görmeyiz. Söylemde değil eylemde ‘Yeni Türkiye’ olmak istiyorsak toplumsal ve bireysel özgürlüklerin önünü açacak daha demokratik bir ülke haline dönüşecek adımları atmak zorundayız. Aksi takdirde birbirimizle olan mücadelemiz, yasaklar temelinde ülkemizin daha iyi bir geleceğe doğru yönelmesi perspektifinden adım adım uzaklaşmamıza yol açacaktır.
Bu ülkede futbol tüm bu söylediklerimizi test edebileceğimiz adeta bir turnosol kağıdı işlevi gören bir alan konumundadır. Türkiye Futbol Federasyonu yıllardır ısrarla sürdürdüğü seyircisiz maç oynama cezası prosedürünü şike süreci içerisinde kadın ve çocuklara yönelik maç oynama olarak değiştirmişti. Beklediğinin aksine bu karşılaşmalarda da küfür ve şiddet dozajı sonrasında ‘çirkin ve kötü tezahürat talimatını’ değiştirdi ve futbol sahalarında para cezası ile saha kapatma cezası uygulaması adeta tavan yaptı. Her fırsatta futbolun marka değerini yükseltmekten bahseden federasyonun hayata geçirdiği yeni uygulama sonrası bütün kulüplerin başının üzerinde adeta bir giyotin sallanmaktadır. Olay çıkartanları her defasında ait oldukları taraftar grupları içerisinde daha fazla itibarlı konuma yükseltmeyi adet haline getiren federasyonumuz bir kez daha onları gözetirken gerçek futbolseverleri dışlamıştır. Kuralları netleştirmek yerine sürekli olarak kaçak güreşen ve yasaklamak suretiyle çözüm ürettiğini zanneden zihniyetin gelip dayandığı nokta ne yazık ki bu ülkede futbol izlenebilirliğin her geçen gün biraz daha azalmasıdır. Zeki Çol’un son yazısındaki rakamlar bu durumu net bir biçimde ortaya koymaktadır. ‘Yeni uygulamanın başlamasının ardından liglerde maçların henüz yüzde 35,5’lik bölümü geride kaldı. Fakat sadece 7 haftalık dönemde ceza alan takım sayısı yüzde 350, cezalandırılan eylem sayısı yüzde 515, kesilen para cezası ise yüzde 848 oranında arttı. 1180 maçı kapsayan eski uygulama döneminde bir tek saha kapanmamışken, 7 haftada 12 takımın sahası 14 kez kapatıldı’. Bu yazının hemen ardından toplanan profesyonel futbol disiplin kurulundan beş takıma daha saha kapatma cezası verildi. Seyircisiz maç oynatma, deplasman yasağı uygulama gibi önlemlerle sorunları halledemez tam tersine daha fazla içinden çıkılamaz hale dönüştürürsünüz, üstelik size duyulan güveni de sarsarsınız!