GÖZTEPE, efsane kadronun tarihi başarılarının ardından sadece Türkiye'de değil tüm Avrupa'da şöhret olmuş ve Avrupa futbolunun artık mazisi şanla şerefle dolu sayılı kulüpleri arasında yerini almıştır. Sonrasıda gelen çöküş yılları ise , amatöre düşüş ile son bulmuş ancak bu kez de bu kulüp taraftarı ile efsane haline gelmiş , taraflı tarafsız futbola ilgi duyan herkesin takdir ve gıpta ile baktığı bir tutkulu arma sevdalıları topluluğuna sahip olmuştur. Tarih değiştirilemeyeceği gibi , bu arma sevdalıları da kıyamete kadar azalmadan devam edecektir. Bu konuda çok sevdiğim bir söz vardır : MİLYONLARCA DEĞİLİZ AMA MİLYONLARA BEDELİZ . Aylar sonra arma ile buluşacak , hasret gidereceğiz. Alsancak Stadı 18.000 seyirci alıyor. Açık tribünün doluluk oranı 4/5. Kapalı tribün en sağdaki küçük bir boşluk dışında tamamen dolu. Balkonda hiç kimse yok !!! Yani 18.000 kişilik tribünler dolmamış. Zaten dolması da gerekmez . Yıllardır bunu söylüyorum . GÖZTEPE'ye seyirci lazım değil. Taraftarı ve sevdalıları ona yeter. Gelen taraftarların ise rezil bir futbol oynayan takımını ne kadar ateşleyip ne kadar ittirdiği konusu ise ayrıca tartışılır. Sözün burasında , artık yapılması planlanan 15.000 kişilik stadı gelinler gibi süsleyip rakip takımlar için cehenneme çevirecek kapasitedeki GÖZTEPE tribünlerinin kapasite ile ilgili tartışmalara bir son vermesi gerektiğine inanıyorum.
Halen mücadele ettiğimiz 3.ligde , çok özellikli oyuncular yok. Takımlar genelde iyi top oynamak yerine öncelikle karşısındaki takımı , presle bozup ani çıkışlar ile gol bulmaya çalışıyorlar . Orta sahada iyi top dağıtan bir oyuncun , ileride de hızlı 1-2 adamın varsa bu ligi götürebiliyorsun. Sıkışan oyunlarda , oyun zekası ve top kullanma becerisi ile oyun çözen bir takım ya da hoca bu ligde yok. Böylesi hocaların zaten bu ligde olması anlamsız . Dün bizim takımda anlık parlamalar ve tribünün arada sırada oyuna müdahele etmeyi aklına getirmesi ile “bass bass “ bağırış çağırışları ile Hatayspor'u hataya zorladı . Bunda devamlılık sağlayabilseler idi beklenen golda gelecek ve maçı 1-0 kazanabilecektik. Olmadı.
Ramazan kardeşimiz her geçen gün daha iyiye gidiyor. Mücadele gücü yükseliyor ve kendine güveni çoğalıyor. İleride inşaallah çok daha iyi olacak.
Sabutay'a bir türlü ısınamadım. Çok iyi bir fiziğe sahip ancak çok düz topçu. Kestiği ya da kaptığı topların çoğunu ya rakibe ya saha dışına atıyor. Rakip 2 ye 1 yapmaya kalktığında bırakın kademeye girmeyi , kendi arkadaşlarına faul yapıyor. Belki de alışma sürecindedir diyelim . Ancak bu düzeyde bir stoperle bir takımın şampiyon olması biraz zor. Diğer yandan takım ile ilgili konuşan hemen herkes , Fatih'in topçu olmadığını , Sabutay'ın -ben dahil – iyi topçu olmadığını savunup duruyoruz da takım 3 maçtır gol yemiyor.
Tehlikeli sayılabilecek ilk atağımız yaptığımız bir pres sonucunda kaptığımız topu Halil'in ortalaması ve M.Ayaz'ın zor da olsa yaptığı vuruşta avuta giden top. Dakika 25. Bu dakikalarda sürekli top alabilmek için geriye gelen , geriden gelecek arkadaşlarına alan açabilmek için sağa sola koşular yapan Enes'e ayak uydurmak kimsenin aklına gelmedi. Ya kimse de bu akıl yoktu ya güç yoktu ya da niyet. Ya da üçü birden. 4-4-2 oynayıp Enes'in yanına Şaban 'ı koysak belli ki rakipler bizimle boğuşmaktan atak yapmaya vakit bulamayacaklar.
40.dakikada M.Ayaz çıktı Şaban girdi. Değişiklik doğru ama zamanı yanlıştı. 5 dakika daha bekleyip M.Ayaz'ın kendini kötü hissetmesini engelleyebilirdik. Zira bu oyuncu bu lig için kötü ve harcanabilir bir oyuncu değil. İyi oynatıldığında oldukça yararlı olabilir. Ancak 40.dakikada oyundan almamak lazım. Zaten kalan 5 dakikada da bu değişikliğin bir faydasını görmedik. Diğer yandan Şaban oyuna girdiğinde Enes , M.Ayaz'ın yerine geçti. Yani çift forvet yerine yine Şaban tek forvet kaldı. Halbuki , Enes ve Şaban birbirlerine çok daha yakın oynasalardı yine ihtiyacımız olan golü , kötü futbola rağmen bulabilirdik. Zira hareketli bir Enes'in yanındaki Şaban ile baş edebilecek bir defans yapısı rakipte yoktu. Olmadı.
2.yarıda da pozisyon bulamadık. Değişiklikler beklenen hareketlenmeyi getirmedi. Özgür Hoca'nın oyuna sokarken neler konuştuğunu bilmiyorum ama Hiçbir şey değişmedi . 60.dakikadan sonra sahadaki kadroya bakınca insan şunu bekliyor : Ali ve Halil oyunun sıkıştığı bu anlarda , kanatlardan kaçarak çizgiye inerler . İçeri yerden ya da bel hizasında gönderdikleri toplara hamle yapan Şaban ve diğer oyuncularımızdan bir tanesi beklenen golü yapar. Kağıt üzerinde başka takımlarda olsalar ALİ – ŞABAN- HALİL üçlüsünü ister misiniz deseler taraftarımızın üzerine balıklama atlayacağı bir hücum hattımız var. Sonuç 0-0. Ya biz Halil – Ali ikilisinden çok şeyler bekliyoruz ya da bu arkadaşlarımız gerçekten kendi kapasitelerinin farkında değiller. Bu arkadaşları motive edebilmek için daha ne yapmamız lazım ? Ya da motivasyon işi bizim işimiz mi ? Özgür Hocam , Kural Hocam ya da sayın başkan bu oyuncuları motive edemezse biz edelim. Ancak bizim motivasyonumuz biraz ağır ve sıkıntılı olur . Ama emin olun motive olurlar. (Şiddeti kastetmiyorum)
Defanstan her kim top çıkarıyorsa saçmalıyor. Ataklar daha başlamadan bitiyor. Her şeye rağmen lütfen Sabutay top çıkarmasın. Sabutay topu ayağına aldığında lütfen birisi ona hemen yaklaşıp top alsın. Yoksa sezon sonu gelmeden bu tribünde 5-10 kişi cinnet geçirecek.
Ramazan, Ali ve Halil'in yetersizliğinde 2.yarıda ileri geri çalışmaya , çizgiye inme denemeleri yapmaya başladı. Demek ki , hocanın taktik yetersizliğinden ziyade oynayan oyuncuların da umursamazlığı söz konusu . Bunu birebir kendileri ile görüşmek isterim. Burunlarından kıl aldırmamak yerine neyi neden yapamıyorum , yapmıyorum sorusunu kendilerine iyice bir sormaları lazım. Ya da ben sorayım bir ara . Cevabı çok merak ediyorum.
Yine oyunun sıkıştığı anlarda rakibe top kaptırıldığında yapılacak ani presler , rakip ceza alanına yakın bölgelerde bizlere serbest vuruş kazandırabilir. Bu serbest vuruşlar iyi değerlendirildiğinde ihtiyacımız olan 1 tanecik gole bu yolla da ulaşabilirdik. Bunu da yapamadık.
Bari bir iki şut atabileydik. Bunu yapabilecek olan , yapması gereken iki oyuncumuz Berkay ve Tolga ise kendilerine verilen savunma görevlerini bihakkın yerine getirmekten şut atmayı akıllarına getiremediler ya da buna fırsatları olmadı . Defalarca kendi sahamızda rakip oyuncu kovalarken gördüğümüz bu oyunculardan ileri çıkışlarda etkili şutlar görmek sanırım bu oyun düzeni içerisinde fazla iyimserlik olurdu ve zaten oyuncularımız da bu iyimserliğe fırsat vermediler.
Son çare olarak , şuursuzca da olsa , seyircimizin baksısı ile rakip üzerinde kuracağımız baskı ile son 5-6 dakikada karambolden bir tanecik gol bulabilirdik. Ancak bu baskı da bu kez bizim tribünlerimizin aklına gelmedi. Ne kadar coşkulu olursa olsun 90.dakikada tribünden bağırılan “gençliğimin katilisin GÖZTEPE” tezahüratı ölüyü filan diriltmez. Sosyete de ise çıt çıkmıyor. O tribün öyle değildi eskiden. Ne oldu dostlar ? Tüm inancımızı mı yitirdik ? Eski zaman olsa taç için kenara gelen kendi oyuncumuzu öyle bir motive ederdik ki o taçlar konrer kadar tehlikeli olurdu.Şimdi Halil taç için kenara geliyor , Özgür Hocanın normal sesle talimatları tribünden duyuluyor. Kötü. Biz baskı yapacağımız dakikalarda , 91.40 ta Hatayspor tehlikeli yerden atış kullanıyordu.
Sonuç olarak , kötü bir futbol oynadık ve başarısız olduk. 1-0 da olsa yenebilsek şimdi hiç kimse , Özgür Hocaya saydırmayacak , umutlu-umutsuz kavfaları yapılmayacak , internet sitelerinde maç sonu karşılıklı Göz-Göz sesleri yankılanacaktı.Yenemedik. Kötü oynadık . Başarılı olsaydık takımı çok sevecek bağrımıza basacaktık . Olamadık . Maç bitiminde kapalı tribünden YUHHHHH sesleri yükseldi toplu olarak. Yani standart bizans tribünü.
Sahi bizim tribünün ruhu amatöre düşen takımı alkışlerken takımla birlikte amatöre mi düştü ? Nasip olursa bu sorunun cevabını MALATYA yollarında arayacağım. Benim yapımda umutsuzluğa , yılgınlığa yer yok. Hayat bitmeden umut bitmez . Alayına isyan derken , umutsuzluğa , yılgınlığa da yol verdim. Armamın sevdamın peşindeyim. Ne zaman ki o armayı temsil edenlerin benimle aynı hassasiyeti taşımadığına kanaat getiririm , ne zaman ki bu saf ve içten duygularımın kullanıldığına , aptal yerine konulduğuma inanırım o zaman şalter iner . Şimdi ise destek zamanı. Kaybedilmiş hiçbir şey yok...
ŞALTER HENÜZ İNMEDİ...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE VE GÖZTEPE'MİZE SADAKATİMİZ ŞEFERİMİZDİR...
SAYGILARIMLA...MUSTAFA DALYANOĞLU