Olağanüstü benimseme , sıkıntıya aldırmama , tribünlere girebilirlerse tek vücut olma , giremezlerse de dışarıdan destekleme. Maça biletleri olmadığı için giremeyecekleri ihtimalini göze alarak, İZMİR , ANTALYA , ANKARA , İSTANBUL ve diğer bir çok ilden kopup gelen GÖZTEPE taraftarları , yorgun , sinirli ama yine başı dik bir pazar gününü geride bıraktılar .
Kulübü yönetenlerin , takımı yönetenlerin , futbol takımına GÖZTEPE'lilik RUHU adını verdiğimiz olguyu kazandırabilmesi için o ruha sahip olmaları gerekir . Bunu bilebilmek için bu kulübün tarihini , tribünlerinin dinamiklerini , taraftarlarının ruh halini ve profilini çok iyi bilmeleri gerekir . Bunları bilmeleri sayesinde bu ruhu bizzat yaşayarak GÖZTEPE futbol takımı oyuncularına da canlı ve iyi bir örnek olabilmelidirler. Böyle olunca futbol takımı oyuncuları da birbirlerini kenetleyerek başarıya ulaştıracak TEK ve EN BÜYÜK SIR olan RUH olayına kavuşmuş olurlar . Aksi takdirde siz hissetmeyip hissettiremezseniz , takımın kaptanı olan FATİH , oyundan alındığında hocasının değil elini sıkmak , yüzüne bile bakmadan yedek kulübesine yönelebilir . BU GÖZTEPE RUHU'nu temsil eden bir hareket değildir .
13 kişi ile Antalya'dan yollara düştüğümüzde , İZMİR'den yollara düşen 4 otobüs , 6 volt , onlarca özel araç , İSTANBUL'dan gelen iki ayrı volt , Ankara'dan gelen bir volt kardeşimizin varlıklarından haberdar , iletişimi koparmayarak , her zaman olduğu gibi neşeli bir yolculuk yaparken herkesin kafasında “acaba tribünlere girebilecek miyiz ? Sorusunun cevabı vardı . İnegöl stadında “misafir takım” için ayrılan küçücük yere girebilmek ayrı bir dert maç izleyebilmek ayrı bir dert. Olsun. Değilmi ki 4 ay sonra arma ile birlikte olacağız. Bu kadarcık eziyette oluversin. Maç başladıktan 20 dakika kadar sonra girebildim tribünlere. Ben tribüne girer girmez de hemen önümde Şaban kaleci ile karşı karşıya kaldı ama atamadı . Bizden önce girenler Şaban'ın benzer bir pozisyondan daha yararlanamadığını söylediler . Maçı doğru dürüst izleyemediğim için – kah tezahürat yapmaktan kah zaten sahayı görememekten – teknik taktik ince analizlere girmeyeceğim. Zaten bunu hakkıyla yapan çok sayıda kardeşimiz tribünde var. O kardeşlerimizin yazılarından bunları öğreniriz .
Tribünlerde giderek artan bir şekilde “futbolculara uygulanacak şiddetin” çozüm olacağı görüşü hakim. Futbolculara uygulanacak şiddetin şekline ve dozuna kim karar verecek ? Hangi sıfat ile karar verecek ? Örneğin buna karar veren kişi ya da kişiler herkesi temsil edecekler mi ? Yoksa yekten önüne gelen topçulara sallayıp saldıracaklar mı ? Tribünlerin temsil kabiliyeti – şu aşamada – olmadığı için böyle bir çözüm yolunu kabul etmiyorum. Diğer yandan , futbolcular da olmadığına inandığımız ruh için sadece futbolcuları suçlamak doğru değildir . Bu nedenle ben tirbünlerdeki hemen hemen her gruptan insan ile yaptığım görüşmelerden çıkan çok açın ve net bir sonucu , çözüm yolu olarak önermek isterim :
Doğduğu günden bu güne kadar GÖZTEPE 'den başka hiçbir takımı tutmamış , GÖZTEPE 'mizin tarihini ezbere bilen , elinden geldiğince içerideki ve dışarıdaki maçlarını kaçırmayarak bu konuda yapılabilecek her türlü fedakarlığı yapan , GÖZTEPE'lilik RUH'unu iliklerine kadar hissederek taşıyan ve bunu ama öyle ama böyle , ama tatlı ama sert bir şekilde A takımındaki oyunculardan başlayarak en aşağıdaki alt yapı oyuncularına kadar aşılayabilecek , tribünlerin dinamiklerini bilip , gerek deplasmanlarda gerek ise iç saha maçlarında onların tüm ihtiyaçlarını ve isteklerini en üst düzeyde karşılayabilecek , gerekli organizasyonları yapabilecek , dirayetli ve adaletli bir ismin adına her ne derseniz deyin , BAŞKAN YARDIMCISI , MENEJER vs. mutlaka göreve getirilmelidir .
Tribünler olarak , kötü bir sınav verdik. Öncelikle bilet olayı. Deplasmana giden insanlar , şu ya da bu grup ya da dernekten değillerse dışarıda mı kalmalıdırlar ? Eskiden tribün ya toptan girerdi ya da hiç girmezdi. Ne oldu ? Bileti olan içeri girip “yönetim uyuma taraftarın dışarıda” diye bağırmak lüksüne sahip değildir. Makul taraftar olmamak bu değildir . Gemisini kurtaran kaptanlar bu tribünlerin gördüğü ve kabullenebileceği insanlar değildir . Diğer yandan , hafta içi maç biletleri için irtibata geçilen İnegöl yetkilileri ya da amigosu ya da yöneticileri ile , bilet alabilecek kadar samimi olunabiliyorsa neden her zamanki taşlama geri zekalılığına engel olunamıyor ? Ben kendi arkadaşlarıma bilet alayım , kaldıracağım otobüsün içindekileri maça sokayım da gerisi bir şekilde girer nasılsa düşüncesi zararladır arkadaşlar. Tribünler bu şekilde birleşmez daha çok ayrışır . Maçta tezahüratta süreklilik sağlayamadık. Tribünlere gelenler takımını canı gönülden desteklemek yerine münferit küfürler ile kendilerini rahatlatmaya çalıştılar . Tribünlere hükmedebilecek ne bir grup ne de lider var . Kısacası , takıma bakarken biraz da kendimize çeki düzen versek çok çok iyi olur . (Bu söylediklerimi tek bir grup ya da dernek olarak söylemiyorum. Kıyasıya eleştirmeden önce , grupçuluk ve semtçilik illetinden sıyrılıp tarafsız bir gözle düşünün.) Dünkü tribün böyle olmamalıydı. İşin en tehlikelisi ve en sinir bozucu olanı ise , biletlerini ayırtıp ayarlayıp , bilet işini ne yaptınız abi diye sorulduğunda habersizmiş gibi davranan yaşça büyük abilerdir . Biz birbirimize bu kadar mı yabancı kaldık ? Bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki ... Tribüncüler bu konuları bir dahaki Konya deplasmanına kadar çözerler nasılsa...
Sözü bitirmeden doğru yapılan şeylerin de hakkını vermek gerekir. Dışarıda kalan herkes girmeden içeri girmeyi girmeyen , kapıda mümkün olduğu kadar çok insanın maça girebilmesi adına mücadele eden – benim görebildiğim – Erdal Saçan abi , İlker Bora , Devrim Cem ve diğer tüm arma sevdalılarına da özel bir teşekkürü borç bilirim. Sağolun var olun.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE VE GÖZTEPE'MİZE SADAKATİMİZ ŞEREFİMİZDİR...
SAYGILARIMLA...MUSTAFA DALYANOĞLU...