Nüvit Tokdemir-Cumhuriyet
Futbol oyunu günümüzde her ne kadar dev bir sanayiye dönüşmüşse de, görsel bir şölen olarak spor dünyasındaki liderliğini sürdürüyor!..
Bu gizemli oyunu spor alanları içinde diğerlerinden farklı kılan bir önemli öğe de tribün gösterilerinin farklı bir şölen havası yaratması değil midir?
Günümüzde yüz yılı aşkın yaş düzeyiyle nice kulüpler var ki, yandaşlarının bitimsiz sevgisi ve desteğiyle ayakta duruyor; ve bir asra yakın yaş ortalamalarıyla yine bir ilgi odağı ve coşku seliyle beslenenler saymakla bitmez!..
Futbol, becerisini sahaya üst düzeyde yansıtırken, kas gücüyle besleyen; aklını ayaklarıyla bütünleştiren oyuncu kalitesiyle güzel!..
Futbol, alana çıkan 11 ayrı kalitedeki insan yumağının ortaya koyduğu takım ruhuyla anlamlı!..
Ve futbol, tribünlerdeki şovlarıyla, görsel zenginliğiyle insanları çeken en büyük organizasyon!..
Seversiniz, sevmezsiniz ama futbol yaşamın bir gerçeği!..
X
Dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri olan futbolda, kulüp yöneticiliği de çok ciddi bir iş ve büyük sorumluluklar gerektiriyor…
Öncelikle spor kültürü gelişmiş, bilgili ve günümüz koşullarına uyan, spor etiğine sahip kişilerin; bir başka anlamda da yüz yıllık camiaların kendi içlerinde yetişmiş ehil insanların yöneticiliği yandaşlar arasında da, spor camialarında da onay görür…
Dünyada örneklerine çokça denk gelirsiniz böyle yöneticilerin… 25-30 yıldır aynı kulübün başkanlığını yürüten; menecerliğini yapan, hatta teknik direktörlükte simgeleşmiş isimler vardır futbolun geçmişinde. En son örnek ise Mancester Uneted’ın efsane teknik direktörü Alex Ferguson’dur…
Bugün yine marka olmuş kulüplerin geçmişlerini bir araştırın Real Madrid’den Barcelona’ya, Arsenal’den Leeds Unıted’e ve Chelse’ye, Juventus’tan Milan’a; Brezilya’ya ve Portekiz’e bir uzanın çok sayıda örnekle karşılaşırsınız…
Başkanıyla, yöneticisiyle, teknik adamı ve futbolcularıyla büyüyen, taraftarlarıyla büyüleyen, simgeleşen, kurumsallaşmış kulüpler görürsünüz…
Büyüklükleri de oradan gelir!..
X
Bir de Türkiye’deki futbol yapısına baktığınızda kaç isim sayabilirsiniz geçmişten adı usunuzda “efsane” diye yer etmiş kulüp yöneticisi olarak?
Günümüzdeki bir kaç örnek takılır dilinizin ucuna!…
Düşünüyorum da, adı hiç bir “şaibeye” karışmamış; futbolcu olarak da, başkan olarak da kulübüne büyük hizmetler yapmış bir tek Süleyman Seba, diyebiliyorum!..
Sonra?
Sonrası yoktur işte…
Çünkü kuruluşları yüz yılı aşmış kulüplerimiz bırakın altyapılarını, kulüp binalarına, antrenman yapacakları sahalarına, maçlarını oynayacakları statlarına bile son 10-15 yıllık süreçte, o da devlet desteğiyle kavuşabilmişlerdir!.. Bu ortamı sağlarken de, birbirlerini çelmelemekten, en ağır hakaretlerle dolu bildiriler yayınlamaktan geri durmamışlardır…
Ne taraftarlarını savunabilmişlerdir haksız ortamlarda, ne de onların çektikleri çilelere direnebilmişlerdir!..
Bu nasıl spor etiği ise, salt kendi güçlerini geçerli kılmak için yandaş kitleleri kendilerince gruplandırıp, yönlendirme yolunu seçenleri de olmuştur!..
Yönetici kalitesini oluşturamamış, spor kültürü gelişmemiş ve bir spor politikası olmayan ülkenin koca bir asrı geride bırakmış kulüplerini yönetenlerden başka ne beklersiniz?
X
Bu işleyiş biçimi salt büyüklere özgü değildir kuşkusuz!..
Bakın İzmir’de yüz yaşını doldurmuş Karşıyaka’ya, yüzüncü yaşına basan Altay’a!
90 yaşını doldurmuş ve bugün mal varlığı açısından hala İzmir’in en varsılı diyebileceğimiz ama amatör ligde yoksunluk içinde çırpınan İzmirspor’a bakın!..
Birbirini suçlayan, her gün gazetelerde, tv ekranlarında birbirlerine sallayan onlarca kulüp yöneticisiyle karşılaşırsınız!..
Sanki geçmişte ya da bugün yöneticilik yaptıkları kulüplerin milyonlarca liralık borç batağına sürüklenmesinde hiç imzaları yokmuş gibi nasıl da konuşuyorlar; nasıl da efeleniyorlar dünyanın en büyük markasını yaratmışlar gibi!..
Ne yazık ki bu yönetici yapısı, şimdi kendilerini ayakta tutan taraftar kitlelerine karşı en önemli gelişmelerde ise suskun!..
Yönetici kalitesi yerli yerine oturmadığı içindir ki, bugün siyasi iktidar “Gezi Direnişi”ndeki dinginliği kırmak adına artık tribünlere el atıyor…
Meydanlarda sağlanan birlikteliğin tribünlerde oluşmaması için yasaklar getiriyor! Fenerbahçe-Galatasaray Süper Kupa mücadelesinde uygulamaya konulacak yasaklar size bir şeyleri anlatmıyor mu? Bugün davul ve pankart yasağı ile başlayan kısıtlamalar yarınlar için nelerin habercisi acaba?
Ve taraftarlar bu gelişmeye tepkisini gösterirken, futbolun yöneticileri sessizliğini koruyor!..
Futbolun en önemli aktörleri saha dışı kalırken ne hazin bir sessizliktir bu?
Bu duyarsızlıkla kime oynayacaksın o oyunu bakalım, göreceğiz!..