Efkan Bucak-Radikal
Geride bıraktığımız hafta İstanbul U13 Ligi’nde ilginç bir olay yaşandı. Fener Beylikdüzüspor ve Başakşehirspor takımları maçlarını yapmak için Gürpınar Stadı’na gittiklerinde kapıyı yüzlerine kapanmış buldular. Stadın sahibi olan Gürpınarspor’un yetkilileri, “Biz Futbol Federasyonu’na, sahamızda yalnızca kendi takımımızın maçlarının oynanması için dilekçe verdik. Şimdiye kadar maç verildi ama idare ettik. En son yine dilekçe verdik, bu maçı oynatmayız” dediler. Maçın hakemi ve saha komiseri de geldi, ancak Gürpınarspor sahasında maça izin vermedi. TFF de misilleme olarak, bu maçtan sonraki Gürpınarspor-Beylikdüzü Gelişimspor karşılaşmasını oynatmadı.
TFF İstanbul İl Temsilcisi Yemen Ekşioğlu diyor ki: “Tek hakemle yönetilen U13’te hiçbir stada tek hakem vermiyoruz. İstanbul’da zaten hakem sıkıntısı var. Bu nedenle her stada en az üst üste iki hakem veriyoruz profesyonel kulüpler bile buna müsaade ediyor. Gürpınarspor müsaade etmedi de eline ne geçti? Yazık değil mi o miniklere? Onlar minik çocuklar, bizim geleceğimiz… 20 tane çocuk stadın kapısından çevrildi de ellerine ne geçti?”
Gürpınarspor Kulübü’yse stadın kendi özel mülkleri olduğunu belirtiyor. Yeşil-Beyazlılar TFF’ye defalarca taleplerini ilettiklerinin altını çiziyor. Kulübün bir sıkıntısı da statta daha önce oynanan resmi maçlarda yapılan hasarların ödenmemesi ve masrafların ceplerinden çıkması.
İstanbul’da bu olay ilk değil. Bundan 4 sezon önce 1. Amatör Lig’de bir kulüp, kendi yaptırdığı UEFA standartlarında çime sahip stadına verilen maçı oynatmamıştı. Stadı kendisine ait olan veya Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nden kiralayan işletmeci kulüplerin çoğu statlarında başka kulüplerin maçların oynanmasını istemiyor. Bu kulüpler kendi maçları dışında statlarını gelir getirici faaliyetlere açmayı tercih ediyor. Örneğin şu sıralar İstanbul’da bazı kulüpler statlarını, il derneklerinin turnuvalarına kiralıyor. Akşamları da sahalar ikiye veya üçe bölünüyor ve ‘halı sahacılar’a kiralanıyor. Hal böyle olunca zaten stat sıkıntısı yaşayan TFF’nin eli kolu bağlanıyor.
Ortada iki taraf var. İkisi de kendince haklı. İkisi de inatlaşıyor. Olansa dakikalarca güneşin altında bekleyen miniklere, güç bela stada giden hakeme, saha komiserine oluyor. Peki sizce kim haklı?