Amaca ‘Eriş’mek
Birden canlandı gözümde.
Konyaspor deplasmanında herkesi ipe dizer gibi slalomla geçişi ve attığı gol.
Onlarcasından sadece birisiydi.
Aklıma geldi uzaktan vurduğu o nefis şutlar, çalımları…
Tribüne her çağırdığımızda elini kulağına doğru götürüp duymuyorum dercesine seyirciyi havaya sokuşu.
***
Birden esen sert rüzgarla ve uğultuyla irkildim tribünde.
Takımlar ikinci yarı için sahaya çıkıyordu.
Benimse gözüm, onun gibi şimdi tüm takımın yükünü üstüne alacak bu maçı kazandıracak dediğim birisini aradı.
Bulamadı…
Ve PTT 1.ligin dibindeki Göztepe’m gene kazanamadı.
Onun gibi birisi olmadığı için…
***
Bugün Ceyhun Eriş futbolu bıraktı.
Trabzonspor, Galatasaray’ından tutun da Siirt’ine kadar birçok takımda futbol oynayan unutulmaz oyuncumuz şunları söyledi bugün;
En unutulmaz anları Göztepe’de yaşadım.
Peki, neden adına ‘üç büyük’ denilen o kulüplerde Avrupa kupalarında forma giymiş birisi o takımları ya da maçları söylemez de ikinci ligdeki takımını unutamadığını söyler, hiç düşündünüz mü?
Yanıtı, sevgili Serkan Boyacıoğlu’nun ‘İnadına Göztepe’ kitabında saklı;
Göztepeli olmak!
Göztepeli olmak "güce tapmayı" meşrulaştıran düzenin dışında kalmaktır. Sadece yıllardır İzmir'i bir koloni haline getirmiş, diğer İzmir takımlarının kendi taraftarlarını Bizans takımları karşısında kale arkalarına hapseden bir anlayışa son veren, diğerlerinin hayatlarına uzun bir süre sonra ilk kez "İzmir deplasmanı" kavramını sokan bir takımın taraftarı olmak.
Bu kentte olumlu ya da olumsuz hep en uç kavramları taşıyan bir kulübün taraftan sıfatını taşımak. Yaşamın kendisinde olan çoğu olgu Göztepelilikte de fazlasıyla var. Futbol hayatla paralel ilerlemek zorunda mı? İstediğimiz zaman bilgisayara yerleştirebileceğimiz bir Fifa oyunu olamaz mı?
Olmuyor!
İşte sevgili Serkan Boyacıoğlu 1999 yılında Göztepe’nin 18 yıl aradan sonra lige çıkışını anlatırken söylüyor bunları.
Ceyhun’un futbolculuk hayatım boyunca hiç unutmayacağım anlardan ilki dediği akşamı kastederken…
Çünkü o, sadece iki yıl oynamasına rağmen ben inanıyorum ki ‘Göztepeli’olmuştu.
***
Ha, maça mı gelelim?
Bence şöyle yapalım;
1999 yılından günümüze gelelim.
Tesis konusunda, stadyum konusunda nereden nereye gelmişiz ona bakalım.
Altyapımızdan kaç oyuncu çıkartıp milli takıma kadar yükselmişiz bunu irdeleyelim.
Kaç tane Metin Diyadin, kaç tane Ceyhun Eriş gibi unutulmaz, sahada her şeyini veren futbolcu transfer etmişiz tartışalım.
Ya da boş verin, önümüzdeki dört maça bakalım
Ligde kalırsak şükredelim.
Günü kurtarıp, geleceği düşünmeyelim.
14 sene içinde bir Ceyhun Eriş daha izlersek ne mutlu bize!
Süleyman YENGİL