Sayın Fethi Aytuna'nın Rahmetli GülerAksel ile Aralık 2012'de yaptığı röportajı sizin ile paylaşıyoruz...
1955 senesinde Manisa’nın amatör bir takımından Göztepe’ye iki kardeş futbolcu geldi. Aralarında sadece iki yaş vardı. Zaman içinde kardeşlerin küçüğü Gürsel, Göztepe’nin efsane kadrosunun en önemli unsurlarından biri olup “Koca Kaptan” namıyla unutulmazlar arasına girerken; büyüğü Güler üniversite eğitimini ve meslek hayatında yükselmeyi seçmişti. Seyredenler onun da kardeşi gibi çok iyi bir futbolcu olduğunu söylüyordu. Ne yazık ki futbol hayatı kendi kararıyla 1961 yılında, Göztepe’nin tırmanışa geçmesinden kısa bir süre önce sona erdi. İzmir’in Güzelyalı semtinde sessiz sedasız yaşamını sürdüren Gürsel Aksel futbola nasıl başladığını anlattı.
“1935 Uzunköprü doğumluyum. Babam mübadele sırasında 1925’te ailesiyle birlikte Selanik’ten Türkiye’ye gelmiş. Bursa’nın Mustafakemalpaşa kazasına yerleşmişler. Buraya gelince memur olmuş. Uzunköprü Ziraat Bankasında müdürken Gürsel’le ben dünyaya gelmişiz. Gürsel 1937 doğumlu. Babam buradan Balıkesir’e, oradan Ödemiş’e, ardından Manisa’ya tayin oldu. Çocukluğum Balıkesir’de geçti, ilkokulu burada okudum. Futbola Ödemiş’te mahalle arasında oynayarak başladık."
Aksel kardeşlerin kaderi Manisa'ya taşınmalarıyla birlikte değişecekti. Bir yandan lisede okuyorlar, diğer yandan kentin başta gelen takımlarından birinde oynuyorlardı: "Gürsel'le birlikte Manisa Gençlik takımına girdik. Göztepe Manisa'ya gelerek bizim takımla bir hazırlık maçı oynadı. Güzel oynadık ve 2-1 yendik. İki golü de ben atmıştım. Zaten daha önceden maçlarımızı takip ediyorlarmış. Demokrat Parti Manisa milletvekili Cevdet Özgirgin kulübü haberdar etmiş. Göztepe'yi yendiğimiz maçtan sonra Zeki Çırpıcı gelip bizi aldı."
Böylece Aksel kardeşler 1955 yılında İzmir'e gelirler: "1955 Haziran ayında Göztepe’ye geldik. Ben yirmi yaşındaydım, Gürsel on sekiz yaşındaydı. Hatta Gürsel on sekiz yaşını doldurmamıştı, bir ay beklediler profesyonel mukavele imzalamak için. Ben Göztepe kulübünün ilk profesyonel futbolcusuyum. O zamanki parayla ikimize toplam 1000 lira vermişlerdi. Biz hayatımızda 1000 lirayı bir arada hiç görmemişiz, o zaman bizim için büyük paraydı. Ayda 200 lira da maaş veriyorlardı. Ayrıca maç başına 25 lira, 50 lira prim alırdık."
Birbirine bağlı olan aile fertleri böylece futbol yüzünden ayrı düşerler: "İlk sene ailemiz Manisa’da kaldı.
Kulüp bize Göztepe’de Kilise Sokağında ev tutmuştu. Fakat intibak etmekte zorlandık. Bizim ufağımız
kız kardeşimiz vardı. Onun kaydını İzmir Kız Lisesine aldırdık, böylece bizim yanımıza geldi.
Ertesi sene de annem yanımıza geldi. Babam zaten banka müfettişi olmuştu, sürekli dolaşıyordu."
İki kardeşin birbirine ne kadar bağlı olduğu bütün fotoğraflarda birlikte poz vermelerinden bellidir.
Başlangıçta futbol sahasında da yan yana mevkileri paylaşırlar: "Ben sağ açık oynardım. Gürsel
benim yanımda oynadı bir süre, yan yana çok güzel maçlar çıkardık. Sonra onu sol içe aldılar."
1955'te Göztepe'ye geldiklerinde Milli Lig henüz kurulmadığından İzmir Ligindeki maçlarda yer alırlar.
Böylece İzmir dışındaki futbolseverler onları izlemekten mahrum kalır. 1959'da Milli Ligin kurulmasıyla
birlikte üç şehrin takımları birbiriyle maç yapmaya başlar ve diğer kulüp yöneticilerinin dikkatini çekerler.
"1959 senesinde Karagümrük bize o zamana göre büyük para teklif etti. İkimizi 50 bin liraya transfer etmek
istediler. Kadri Aytaç o zamanlar 60 bin liraya Galatasaray’dan Karagümrük’e geçmişti. Biz toplam 20 bin
liraya Göztepe’de kaldık. İzmir’i ve Göztepe’yi sevmiştik, muhit değiştirmek istemedik. Daha sonra Gürsel’e Fenerbahçe’den filan çok büyük teklifler
geldi ama gitmedi."
İki kardeş bir yandan futbol oynarken diğer yandan eğitimlerini sürdürüp üniversiteyi bitirirler: "İkimiz de
Yüksek Ticaret Mektebini bitirdik. 1950’lerde Teknik Üniversite hariç bütün üniversitelere imtihansız
girilebiliyordu. Hatta okula girmeden önce beni Gençlerbirliği istemişti. Ankara’da Siyasal Bilgiler’de
okuyacaktım. Koç Yurdunda yatıp kalkacaktım, aylık da vereceklerdi. Gözüm o okulda olduğu halde
gitmedim, Göztepe’de kaldım."
Güler Aksel birlikte çalıştığı hocaları şöyle sıralıyor: "İlk antrenörümüz Ruhi Karaduman’dı. Sonra Reha Eken
ve Bülent Eken’le çalıştık. Sonra Alman bir antrenör geldi. Daha sonra Adnan Abi’yle (Süvari) çalışmaya
başladık. Ben onunla bir sezon çalıştım."
Güler Aksel belki en verimli olacağı bir dönemde, yirmi altı yaşındayken yedek subaylık hizmetine başlar:
"1961’in Ekim ayında askere gittim. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra askeri idare, asker futbolculara oynamayı yasakladı. O zaman yedek subaylık iki sene sürüyordu. Bu dönem boyunca hiç oynayamadım. Askerden
dönünce de futbolu bıraktım. Emlak Kredi Bankasına girip çalışmaya başladım. İki sene hiç top oynamayınca
tekrar başlamak zor geldi. Ben zaten oynarken de futboldan istikbal beklemiyordum.
Önceliğim okulumu bitirmek, aileme yük olmamaktı."
Böylece Gürsel yoluna devam ederken Güler Aksel erken yaşta futbola veda ederek futbolseverleri iyi bir oyuncuyu izlemekten mahrum bırakır; bankacılık mesleğini sürdürüp emekli olur. Şimdi günlerini Güzelyalı parkının karşısındaki dükkanına sık sık uğrayan futbolcu dostlarıyla eski günlerini yad ederek geçirmekte.
http://dinyakoskrampon.blogspot.com/search?updated-min=2012-01-01T00:00:00%2B02:00&updated-max=2013-01-01T00:00:00%2B02:00&max-results=13