Ahmet Talimciler-Sabah
Futbol sahalarında yaşanan şiddeti o kadar kanıksadık ki, olan bitenlerin daha alt yaş gruplarında ve liglerde ne gibi etkileri olabileceğini gözlerden kaçırdık. Futbolu sadece bizim etrafımızda dönen bir oyun haline dönüştürdükçe, aslında onun en önemli bileşeni olan rakibi ‘ötekileştirdiğimizi’ anlayamadık. Şiddeti gündelik hayatımızın bir parçasıymış gibi düşünüp, onun gencecik zihinlerde nasıl etkiler yaratabileceğini fark edemedik. Şiddetle büyüyen ve şiddetle öğrenen nesillerin büyüdüklerinde şiddet kullanacaklarının kaçınılmaz bir durum olduğu gerçeğini her nedense hep görmezden geldik. Bütün bunları yazmamın geçtiğimiz hafta Altay kulübünün sahasında Altay ile Karşıyaka U 17 Akademi ligi karşılaşmasında yaşananlara dikkat çekmek içindi. Çünkü futbol medyamız, geleceğimiz olan gençlerin ve onların başında rol model olması gereken antrenör ve yöneticilerin geleceği etkileyecek davranışlarını yeterince önemsemediler. Geleneksel konukseverlik anlayışımızı bile görmezden gelerek misafirlerine hunharca saldırdılar, hocalarının yaptıklarını örnek alan futbolcularda rakiplerine adeta düşman gibi yaklaşarak meydan dayağı atmayı ‘delikanlılık’ zannettiler.
Bu karşılaşma sonrası yaşananlar Türk futbolunda şiddetle mücadele etmek isteyenler açısından önemle üzerinde durulması gereken ipuçlarını içermektedir. Rakibi aşağılayan hatta ona fiziksel saldırıda bulunan zihniyetin en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Ancak işin asıl vahim noktası olaylardan ağır yara alan futbolcuların yaşadıkları travmadır. Fiziksel şiddetin hasarları bir süre sonra kaybolur gider buna karşın yaşananların ruhunuzda bıraktığı travma hiçbir zaman kaybolmaz. Şiddetle mücadelenin yolu asıl ruhlarımızda bıraktığı hasarı hiç yaşatmamaktan geçecektir.