Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Şampiyon …
Her sezon bittiğinde, hep aynı cümle kullanılır. Ne sezondu! Herhalde son yıllarda bu tepkiyi en çok hak eden sezonu tamamladık. Biraz sezon içinde çok yazmama totemi de yapınca o kadar çok konu var ki dile getirmek istenen bunları sadeleştirmek epeyce kafamızı yordu.
Yıllardır yazı yazarken iki ana temaya dikkat ederim. İlk olarak gündemi değerlendirmek geleceğe dair fikirlerimi ortaya koymak ikinci olarak ta tarihe not düşmek, yani bundan 5-10 sene sonra insanlar bu yazıyı okuduğunda azda olsa bu döneme dair fikir sahibi olsunlar. Bugünde aynı şeyi yapmaya çalışacağım. Çok dağılmamak için başlık başlık;
Takım
Bu konuyu değerlendirirken hemen devre arası yazımızı hatırlamak istiyorum, ne demiştik devre arasında “bireysel baktığımızda çok üstün, çok yetenekli, çok formda bir takım değiliz ama uzun yıllardır beceremediğimiz bir şeyi bu sene becerebiliyoruz. Bunun adı takım olmak bu devre arası liderliği tamamen takım olmayı becerebilmenin sonucu”
Esasında aynı analizi doğrulayan bir ikinci yarı yaşadık. Belki ilk yarının rehaveti, belki devre arası gidenler gelenlerin yarattığı duruma uyum süreci, belki 1. Ligin her zaman 2.yarılarının zor oluşu, belki belki belki … sebebini tam olarak bilemeyeceğimiz bir şekilde takım olmayı unuttuk. Bunun doğal sonucu olarak bireysel hatalar ön plana çıktı, motivasyon ve mücadele gücü yok oldu. Rakiplerimizin onlarca ikramına rağmen bir türlü üstümüzdeki ölü toprağını atamadık taaaa ki play off’a kadar.
Şimdi buna itiraz edenler olacaktır. Son 3-4 hafta toparladık diyenler olacaktır. Ama dürüst davranalım Denizli’de play off’a kaldığımız maçtan sonra çoğumuzun ortak görüşü kaldık ama bakalım ne olacaktı?
Play off larda bambaşka bir takımla karşılaştık. Takım içerisinde bu tarz süreçleri yaşayan oyuncuların elini taşın altına sokması ve takımın güveninin üst noktaya gelmesi ile şiir gibi iki bolu maçı oynadık.
Eskişehir maçına çıkarken gene dürüst davranalım iş bu sefer değişmişti hiç birimizin şüphesi yoktu kupayı alacağımızdan çünkü iki bolu maçında takım takım olmayı hatırlamıştı. Adeta gözlerinden ateş çıkıyordu. Eskişehir kırılgan kadrosu ile böylesine bir motivasyonun karşısında duracak bir takım değildi. Duramadı da zaten, sadece maç içinde iyi kalecisi ve insanüstü mücadele ortaya koyan Cinemre ile direnmeye çalıştı o da bir yere kadar oldu hakkı olan hakkını aldı.
Teknik Kadro
Yukarıda bahsettiğimiz değişim tek başına teknik kadro değişikliğine bağlanabilir mi bilmiyorum. Ama somut gerçek teknik kadro değiştiğinde her şey değişmeye başladı. İdari anlamda yaşanan olumlu gelişmeleri de teknik kadroya bağlamak yöneticilere haksızlık olur ama teknik kadronun yarattığı etki onlarında kuşkusuz işlerini kolaylaştırdı.
Yıllardır hocaları takip eden bir tribüncü olarak Yılmaz Hocanın en büyük özelliğinin maç hazırlığı olduğuna inanıyorum. Rakipler iyi çalışılmış, takım rakiplere göre hazırlanmış ama bunun yanında ana oyun iskeleti belirlenmiş rakibe göre esnemiş bir yapı ile çimlerin üzerine çıktı. Bu değişimi ilk tribünler gördü. Mağlubiyetlere rağmen takımın arkasında durmaya, hocaya destek vermeye devam etti.
Gerek bolu maçları, gerekse de Eskişehir maçında karşısında bu liglerin müdavimi Fuat Çapa, ve Türkiye’nin tartışmasız en iyi hocalarından Mustafa Denizli’nin çaresiz kalışı tamamen Yılmaz hocanın rakibini, takımını ve ligi iyi tanımasının, analiz etmesinin, sonuca gitmesinin ürünüydü.
Hoca ve ekibi tam bir acil durum ekibi olduklarını krizi yönetmede çok başarılı olduklarını açıkça gösterdiler. Şu anda aklımızda ki tek tereddüt nasıl bir Sezon hocası olduğu konusunda çok bilgi sahibi değiliz. Bu konuda tereddütlerimiz var. O yüzden herkesin kafası karışıyor.
Ben naçizane kendi görüşümü ifade etmem gerekirse Türkiye liglerinde herhangi bir hocanın Yılmaz hocadan bir tırnak daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Kendisi tartışmasız Türkiye liglerinin ilk 5 hocası arasında, arkasında böyle bir başarı hikayesinin verdiği motivasyonda varken Yılmaz hoca ile devam etmek en birinci seçenek.
Bunun yanında bizde onun için çok iyi bir seçeneğiz, yıllardır büyük takım peşinde koştu şu anda en büyük takımda devam etme şansı var. Türkiye’de bir futbol devrimi yapılacaksa bunun yapılacağı takım tartışmasız Göztepe’dir. Bunun farkında olarak gerekirse fedakarlık yaparak bu takımın başında kalmaya çalışmak yapacağı en doğru iş olur.
Taraftar
İlk olarak tanımlamayı yapalım. Ben taraftar deyince tribün ve sosyal medyayı birbirinden ayırmıyorum. Çünkü artık sosyal medyada kendi çapında bir tribün, eskiden haftada bir tribünlerden takıma yönetime taleplerimizi iletirdik. Şimdi sosyal medya sayesinde her an her dakika aklımıza geleni paylaşıyoruz.
Tribünlerde de aklına gelen slogan atmaya kalkar ama hangi fikrin peşinden gidileceğini kitle belirler sosyal medyada böyle onlarca kişi yüzlerce paylaşım yapıyor ama hangi paylaşımın ön plana çıkacağını gene kitle belirliyor. Bu sebeple tribün ile sosyal medyanın tepkilerini mümkün olduğunca aynı potada değerlendirmek lazım.
Bu senenin en iyi performansı bence ufak tefek istisnalar dışında taraftardı. Verdiği veya vermediği tepkilerin çoğunda haklıydı. Ve verdiği veya vermediği tepkiler ile yolunu kaybedenlerin yolunu açtı. Bazen tepkinin ayarı biraz kaçsa da ana fikri her zaman yörüngedeydi.
Tek bir örnekle ifade etmek gerekirse son günlerde Günay’ı eleştirdiniz eleştirdiniz ama bak takımı şampiyon yaptı paylaşımlarını görüyorum. Bu paylaşımlara en güzel cevabı Günay verdi maçtan sonra tribünler bizi şampiyon yaptı dedi. Çünkü tribünlerin kendisini haksız eleştirmediğini, hata yaptığı haftalar eleştirdiğini, performansının düştüğü haftalar eleştirdiğini, performansını iyileştirdiği zaman hakkını verdiği tezahüratını yaptığının farkındaydı. Umarım Günay’ın farkındalığı bir gün herkesin farkındalığına dönüşür.
Ayrı bir yazının konusu ama 14 senelik maceramızın en temel direkleri 1999 Antalya’yı yaşayan nesildi. Oradaki ışığın peşinden koştular, en kötü günde o günkü anılarını paylaşarak motive oldular. Bir kez yaptık bir kez daha yaparız motivasyonunu o gün yaşadıkları ile perçinlediler.
Önümüzdeki 8 sene yani 2025 yılındaki yüzüncü yılımızda nerede olacağımızı da 2017 Antalya’yı yaşayan nesil yaratacak. Çünkü her ne kadar onlarca kez Göztepe’yi dinleseler de ilk defa o gece iliklerinde hissettiler.
Yönetim
Bu konuda özellikle bu sezon için gerçekten çok uzun hikayeler yazabiliriz. Ama şu aşamada bunu yapmanın iki nedenle önemi yok.
Birinci nedeni artık farklı bir atmosferdeyiz. Süper lig ile 1.Lig arasında bir çok alanda inanılmaz farklar var ama bence en keskin farklar Yönetim yapılarında o yüzden 1.lig yönetim performansı konusunda analiz yapmanın bize bir faydası yok.
İkinci nedeni de gidiş yolundan sınıfta kalsakta sonuç olarak şampiyonuz, futbol bir matematik sınavı olmadığına ve gidiş yolundan puan almadığımıza göre sonuç doğruysa her şey unutulur.
Süper lige gelirsek büyük bir ekonomiden bahsediyoruz. Şanslıyız ki Başkanımız hayatı boyunca büyük ekonomili şirketlerde üst düzey yöneticilik yapmış bir kişi. Hayatı boyunca üst düzey profesyonellerle çalışmış, hayatı boyunca yönetim kurullarında yer almış.
Dünyanın her yerinde iş yapma tecrübesine sahip Başkanımızın ilk göreve geldiğinde tecrübesiz olduğu iki konu vardı. Birincisi Futbol hatta alt parantezinde Türk Futbolunun içinde bulunduğu saçma sapan sistemsiz sistem, ikinci olarak ta eşi benzeri olmayan dinamik yapısı ile Göztepe kitlesi.
İki konuda da geldiği gibi değil üstüne gerçek anlamda çok önemli deneyimler ekledi. Yeri geldi kurumsallıkla ilerledi yeri geldi kurumsallıktan tek adamlığa döndü, yeri geldi Türk Futbolu içi hegemonyasına uydu yeri geldi bu hegemonyaya karşı çıktı. Yeri geldi siyasilerle kavga etti, yeri geldi siyasilerle uyum sağladı. Büyük hatalar ve büyük geri dönüşler, gerçekleştirdi.
Son 1,5 aylık performansı da ne kadar çok gelişim kaydettiğini açıkça gösteriyor. Ama şunu da belirtmek lazım bireysel olarak kendisini hazırlasa da ekibini henüz süper lige hazırlayamadı. Bundan sonraki süreçte ekibinin gelişimine sıra geldi. Çünkü kurduğu tüm yapıları gün geldiğinde yöneticilerine emanet eden Sepil vizyonunun ortaya koyması gereken süreç bu şekildedir.
Camia tarafına gelirsek, Sepil yönetiminin en hızlı başladığı yerdi, geniş kapsamlı oluşan o günlerde adına gönüllü denilen camia yöneticileri kadrosu gün geçtikçe azaldı. Bu sezon içerisinde çekirdek kadrosuna ulaştı. İlk önce tabi ki şampiyonluktan dolayı arkadaşlarımızın tamamına emeklerinden dolayı canı gönülden teşekkür ediyoruz.
Göztepe’mizde en zor iş camiadan olup yönetim kadroları içerisinde yer almaktır. Çünkü camianın beklentisi, tüm camianın istek, görüş, talep ve hassasiyetlerini dikkate almaları ve bunların çatısı altında görev yaparak Başkan ve Profesyonel yöneticileri yönlendirmeleri, Başkan ve profesyonel yöneticilerin beklentileri ise kendi görüş ve politikalarını camiaya kabul ettirmeleridir. Gerçekten iki ucu dolu değnek, bir tarafı mutlu ederken diğer taraftan tepki almak diğer tarafı mutlu ederken bu taraftan tepki almak kaçınılmazdır. Camia yöneticilerimizde iki arada savrulup durdular, kimisi dayanamadı bıraktı, kimisi direk tarafını belirledi, kimi biraz ondan biraz bundan ilerlemeye devam etti.
Şimdi işleri çok daha zor çünkü Türkiye’deki herkesin artık Göztepe ile ilgili bir hedefi bir niyeti bir kararı var. Bunların çoğunluğu da Göztepe kimyasını bozacak niyet ve kararlar. Bu noktadan sonra Göztepe’ye daha çok sahip çıkıp yönetim içindeki emniyet sübabı olmak zorundalar, ya tavırlarını ortaya koyup Göztepelerine sahip çıkacaklar efsane olacaklar yada AŞ dönemlerinde görev yapmış onlarcası gibi çarkların arasında yok olup gidecekler.
Naçizane bir hatırlatma böylesine zor bir dönemde iyi Göztepeli, kötü Göztepeli, bizden Göztepeli, onlardan Göztepeli, koşan Göztepeli yatan Göztepeli, uyumlu Göztepeli, Uyumsuz Göztepeli, diye sınıflamalar yapıp ellerindeki güçlerini parçalarsa bir gün arkalarına baktıklarında kimseyi göremeyebilirler.
Göztepe yüzlerce çeşit insan tipinden oluşan dinamikleri ve elektriği ile bambaşka bir camiadır. Bunun en büyük sebebi de bu çeşitliliğidir. Bırakın Sivas ve Malatya’yı, Beşiktaş’ın bile gölgede kalmasının sebebi işte bu çeşitliliktir. İster camia yöneticisi olsun ister profesyonel yönetici olsun, ister Kulüp Başkanı olsun ellerindeki bu gücün farkına varmazsa veya bu çeşitliliği sıradanlaştırmaya çalışırsa kendi kaybeder.
Sonuç
Şampiyon olduk dünyanın en mutlu insanlarıyız. Üç gün oldu hala kendimize gelemedik zafer sarhoşluğu içerisinde dolaşıyoruz. Ama;
Sandro sezon boyunca oynamadığı topu 3 dakika içinde oynamasaydı. O stadyumdan Eskişehirliler gibi 3,5 dakika da çıkarmıydık. O stadyumdan çıkışımızın Kulübümüzdeki etkileri ne olurdu. Bunların hepsini çok iyi biliyoruz.
Şampiyon olduk, süper ligdeyiz, her şeyi ile 5 gömlek altı olan 1.ligde son haftalara kadar tel tel dökülen yapımızla süper lige ne kadar hazır değiliz. Bunların hepsini çok iyi biliyoruz.
2017 Antalya’nın yarattığı gücün yarattığı sinerjinin farkındayız. Bu gücün beklentilerinin farkındayız. Bu gücün kimyamızı bozmasını engellemek, kendi doğrularımızla ilerlemek zorundayız. Hepsini yapacak gücümüz, hepsini yapacak inancımız var. Çünkü biz Göztepeyiz.
Mücadelemiz ilk günden bugüne bugünden sonsuza TEK BÜYÜK GÖZTEPE için ve bugün hiç bir şey bitmedi, herşey yeni başlıyor. Göztepe olmaya Göztepe kalmaya devam edeceğiz.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.