Semirtilmiş Kedileri Tokatlayan Fare
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Yıllar yıllar önceydi çocukluğundan beri Türkiye’nin en önemli tribünlerinden birinde yetişmiş bir birey olarak futbol bizim için bir tutkuydu. Önce mahalle de, daha önemli maçlarda okul bahçesinde biraz daha büyüyünce parkların içindeki beton sahalar ve en nihayetinde kendimizi Wembley’e çıkmış gibi hissettiğimiz halı sahalar bizi futbolun bir parçası yapıyordu.
Zaman ilerleyince saha içinde yeteneklerimiz bizi bir yere götüremeyince tribünlerdeki etkinliğimiz arttı. Maçtan önce yazar kasa fişini sahaya atmanın maç aldırmayla yüzde yüz ilişkisi olduğunu düşündüğümüz dönemler başladı. Kendi özelimizden gidersek yirmi küsur yaşlara geldiğimizde futbolun acı yüzü ile tanıştık. Her sene lig düşerken her sene futbolun başka başka kötü yüzünü gördük büyülü dünyamız her gün bir kabusa dönüşmeye başladı.
Side güzellemesi yapmayacağım. Ama o dönemin bireysel olarak tutkulu bir futbol taraftarında yarattığı dönüşümü anlatmak için biraz da olsa detaya girmem gerekecek. Göztepe’nin o döneminde bizler ister istemez taraftarlıktan bir tık öteye geçmek yeri geldiğinde yönetici yeri geldiğinde hoca hatta ve hatta yeri geldiğinde Başkan gibi davranmak zorunda kaldık.
Örneğin Göztepe armasının tüm marka ve lisans haklarını bazı arkadaşlarımız almıştı. Oyuncularla birebir ilgilenen ihtiyaçları dinleyen bizlere söyleyen arkadaşlarımız vardı. Basınla gazeteler ile yazarlar ile ilişkileri yöneten her gün gidip gelen arkadaşlarımız vardı. TFF’den hakemi öğrenip eposta zincirleri ile taciz edenler vardı. Uzun lafın kısası bugün profesyonel yönetilen kurumsal bir kulüpte hangi departmanlar varsa Göztepe tribünleri bu departmanları paylaşmış görev icra ediyordu. Bütün bunların yanında bir de üstüne kağıt üstünde Kulübün Başkanı ve yöneticisi konumunda olan insanlar ile uğraşılıyordu.
Örneğin taraftarın toplayıp takım kaptanına verdiği primlere Başkan el koyuyor. Bir hafta boyunca eposta listeleri ile yaratılan baskı ortamı bizzat Kulüp Yöneticisinin açıklamaları ile boşa düşürülüyor. Yerel ve ulusal siyasi iktidarlar üzerinde oluşturulan baskı bizzat Kulüp Başkanı tarafından yapılan ziyaret ve açıklamalarla çürütülüyordu.
O günlerde yukarıda saydığım süreçte ucundan kenarından bir şeyler yapmaya çalışan insanların üstünde birleştiği tek tespit, “Futboldaki taraftar dışı öğelere ne kadar yakınlaşırsanız futboldan o kadar soğursunuz” tespitiydi. Gerçekten de olağan üstü tutku ve romatizm ile bağlı olduğunuz Futbola ne kadar yakınlaşırsak o kadar nefret ediyorduk.
Kişisel olarak kendi durumumu yorumlarsam çok sağlam bir futbol tutkunundan, futbol ile tüm ilişkimin Göztepe ile sınırlandırılması bu döneme rastlar, çünkü futbolun içindeki öğeler tutkuyla bağlanamayacak kadar yalan olduğunu öğrendiğim zamanlar da aynı dönemdedir.
Tabi o dönemin üzerinden çok uzun seneler geçti, başımızdan hem bireysel olarak hem de Göztepe olarak çok çeşitli durumlar geçti. Bugün geldiğimiz noktada futbolla ilişkimi sorarsanız o günlerden daha kötü durumda olduğunu söyleyebilirim. Bugün hayatımızın bir parçasında futbol varsa bunun tek sebebi Göztepe tutkumuzun hiçbir koşul ve sebepte azalmamasından kaynaklanmaktadır.
-/-
Türk Futbolu belki de tarihin en rezil döneminin içinden geçiyor. Sektörün önemli kısmı bankalar tarafından ele geçirilmiş durumda geriye kalan kısmın da önemli kısmı siyasi figürler tarafından domine ediliyor. Bu iki açmazın dışında kalanlar da ki en önemlisi Göztepe bu büyük hengame arasında kendine bir konum bulmaya çalışıyor.
Futbol dünyamızdaki yıllardır süren finansal açmazlar yapılandırmalar ertelemeler Amerika finans sektöründeki tabiri ile “Big Fail” (popüler tanımlama çevirisi : kaybedilemeyecek kadar büyük) kavramı ile ayakta tutulan sektörümüz COVID19 un yarattığı ortam ile sanki sonu görmüş duruma geldi.
Ama buna rağmen eski alışkanlıklar olduğu gibi devam ediyor. Mert Hakan kapışmasında havada uçuşan milyonlar, yabancı yasağı gibi zamansız ve gereksiz uygulamalar, Kulüpler veya taraftarın değil yayıncı kuruluşun taleplerine göre şekillenen kurallar uygulamalar fikstürler. Futbolu değerli kılmaya çalışması gereken federasyon eliyle futbol değersizleştirilmeye devam ediliyor.
2014 yılında yazdığım havuz medyasındaki gazetelerin aylık tirajlarının onlarca katı olan okuma sayılarına ulaşan Türk Futbolu ve Göztepe http://www.goztepelist.org/koseyazilari/oezkan-cengiz/11231-tuerk-futbolu-ve-goeztepe başlıklı yazımın birinci bölümünde Türk Futbolunu tanımlamış ikinci bölümünde ise Göztepe’nin izlemesi gerektiği yolu kendimce yorumlamıştım.
O günden bugüne Türk Futbolunda ne değişti derseniz esasında temel felsefe de hiçbir şey değişmedi hala semirtilmişler var sadece kitle takımlarına nüfus edemeyen siyaset dolaylı veya direkt olarak yeni semirtilmişçikler yaratılmaya başlandı.
Bugün siyaseten yaratılmış bir takımla siyaseten gölge kabine tarafından desteklenen bir takım liderlik mücadelesi verirken hemen arkalarından kabinenin birinci kuşak aile üyelerinden Başkan seçen bir takım koşarak yetişmeye çalışıyor. Türk futbolunun tarihi semirtilmiş üçlüsü de bu hengame de pozisyon kaybetmeme derdinde değişen veya düzelen bir şey var mı, hayır tam aksine çöküş ve pespayelik daha da rezil bir hale gelmiş durumda.
2014 te ki yazımızın ikinci bölümüne yani Göztepe’mizde ne değişti kısmına gelirsek, taraftarlık ile değil objektif mesleki bir yorum yaparsam müthiş bir ivme var. Öncelikle artık ülkenin en üst liginin önemli bir figürüyüz, bu sene açılan stadyumumuz ile futbol turistlerinin bile bir gelip görmek istediği bir lokasyonuz, finansal yapısı itibariyle örnek gösterilen bir kulübüz. Bu dönüşümün yarattığı değişimin en büyük göstergesi ligdeki 17 Kulüp, Kulüp Başkanımızı kendisine Başkan seçmiş durumda.
2014 te Göztepenin yol haritasını belirlerken naçizane görüşümü şu şekilde ifade etmiştim. “Göztepe başarılı olacaksa semirtilmiş kedi olarak değil, semirtilmiş kedileri tokatlayan fare olarak başarılı olmalıdır. Para etmeyen Türk futbolunun para etmeyen sistem takımlarından biri değil Türk futbolunu dönüştüren yeniden para eden bir futbol ülkesine dönüştüren bir takım olmalıdır.” (Ne kedisi ne faresi diye düşünenleri önce 2014 teki yazıyı okumaya davet ediyorum.)
Yaşadığımız tüm dalgalanmalara rağmen yukarıda bahsettiğimiz konuma Bakan akrabasını yönetici yapmadan, Kulüp ismine sponsor almadan, devlet şirketleri ve belediye iştirakleri tarafından yapay sponsorluklarla desteklenmeden, fikstür, hakem kararı vb örtülü sportif destekler ile kollanmadan, borca batık hale dönüşmeden, devletin vergisine çökmeden, gayri resmi sözleşmeler yapmadan, bahis mafyası ile ortak maç organize etmeden en net tanımlama ile Semirtilmiş kedi olmadan ulaştık.
Bugün geldiğimiz noktada artık hedef semirtilmiş kedileri tokatlayan fare olmanın zamanıdır.
Sn. Sepil’in yıllardır ortaya koyduğu söylem stadyumumuzu bitirelim ondan sonra yeni hedeflere bakacağız şeklindeydi. Gerçekten de 2020 sezonu COVİD öncesi ligde önemli aşama aldığımız açılan stadyumumuz ile ivme kazandığımız bir dönem olarak karşımıza çıkıyordu. Bu sene kadromuzda sözleşmeler nedeniyle ortaya çıkacak zorunlu yenilenme süreci de Sn. Sepil’in ifade ettiği yeni dönem için uygun bir ortam yaratıyordu.
Ancak bugüne geldiğimizde Sn. Sepil’in yazının ilk bölümünde yirmili yaşlarımdaki kendi dönüşümümü örnek verdiğim “Futboldaki taraftar dışı öğelere ne kadar yakınlaşırsanız futboldan o kadar soğursunuz” mottosunun bir benzerini yaşar bir ruh halinde olduğunu düşünüyorum.
Yanlış yorumluyor olabilirim ama tamamen kendi gözlemim ile ifade etmek isterim ki; Sn. Sepil bir süper lig Başkanı olarak, Kulüpler Birliği Başkanı olarak Türk Futbolunun rezilliklerini çok net gözlemleyerek ve her geçen gün Türk Futbolundan nefret ederek yoluna devam ediyor.
Bu gözlemini neye dayandırıyorsun derseniz;
Sn. Sepil’in bundan önce faaliyet gösterdiği herhangi bir sektörde faaliyet dönemine 2 ay kala stoklarının yarısını kullanamazsın çöpe atmak zorundasın (yabancı yasağı) dendiğini zannetmiyorum, veya hiç bir sektörde rakiplerine geri almamak üzere çuvalla para verdiklerini, veya gene hiç bir sektörde milyon usd’lik satış yaparken limanda bir tane adamın düdük çalarak bütün kazancını denize döktüğünü zannetmiyorum.
Şöyle düşünelim Başkansınız, biz sağlam hareket edelim diye bütün yabancılarla sözleşmeyi devre arası yenileseniz şimdi kara kara düşünüyordunuz, seneye hangisi sahada hangisi tribünde olacak veya yarın yeni kurala göre 20 tane Türk ile anlaşsanız sezon başlamadan yabancı kararının ertelenmeyeceğine güvenebilir misiniz?
Önümüzdeki sezon için naklen yayın geliriniz belli değil, stadyuma insan alıp alamayacağınız belli değil, ligin haftada kaç maç oynanıp oynanmayacağı belli değil bu ortamda planlama transfer nasıl yapacaksınız. Siz örnek mali yapınızla bir oyuncuya 1 mio verirken stopajı vergisi algısı ile maliyet hesabı yaparken borca batık 20-25 yılı yasal olarak bankaya temlik edilmiş takım bir oyuncuya 50 mio teklif verirken hangi rekabet kriteri ile başarı planlamasını yapabilirsiniz.
İçinde bulunulan bu durumu düşündüğünüzde Sn.Sepil’in Türk Futbolundan nefret etmeme ihtimali var mı?
Ortaya çıkan dedikodular, gelen haberler, yaptığı veya yapmadığı iş ve işlemler çok açık ve net göstermektedir ki Sn. Sepil ciddi bir yol ayrımındadır. Bir karar verecek bir yol açacaktır. Kendisi ile veya kendisi olmadan, Göztepe’nin önümüzdeki 5 yılına yön verecektir. Kuşkusuz bu kararının onlarca etkileyeni var, Ailesi ile başlayan, Türk futbol paydaşları ile devam eden, onlarca etkileyen sayılabilir.
Ama en çok etkileyen veya daha doğru ifade ile etkilemesi gereken Göztepe taraftarlarıdır. Çünkü yola beraber çıktığı kitle odur. Devam edecekse devam edeceği kitle odur. Devam etmeyecekse bırakıp gideceği kitle odur.
2014 yılında bu ikili ilişkiyi şu şekilde yorumlamıştım.
“Göztepe önümüzdeki 10 senelik dönemde önce kendisini sonra Türk Futbolunu dönüştürerek 2025 yılında Dünyanın önde gelen, para eden, sponsor çeken, TÜRK FUTBOLUNUN lideri ve lokomotifi GÖZTEPE’si olmalıdır. Ve bunu da isyankar ruhunu Türk Futboluna aykırı gelen yapısını bozmadan ondan enerji alarak oluşturmalıdır. Bunu başarmak kuşkusuz çok zordur. Bunu Başkan Sepil ve pazardan pazara çıkılan çimdeki başarıya endeksli Göztepe tribünlerinin başarması imkansızdır. Bunu ancak; Lider Sepil ve o liderin altında 2025 vizyonuna baş koymuş büyük Göztepe Taraftarının oluşturduğu büyük birliktelik başaracaktır.”
Geride kalan 6 yılda bu ikili, dalgalı ilişkilerine rağmen hedefe doğru bir olmayı başarabilmiş ve Göztepe’yi ileriye taşımayı becermiştir. Gelinen nokta da yeni stadyumu ile Türk Futbolunun içinde bulunduğu bu kaos ortamında temiz kalan yapısı ile COVİD19 un yarattığı bütün belirsizliklerin yarattığı kriz-fırsat dengesi içerisinde yeni bir başlangıç yapmaya hazırdır. Ve 2025’in TEK BÜYÜK GÖZTEPESİ’ni yaratacak güce muktedirdir.
Göztepe Camiası, nereden nereye geldiğini bilerek ve ne istediğini bilerek olunan noktanın kıymetini ve ileriye götürmenin kolaylığını fark ederek enerjisini doldurmalı, pozitif gücünü yenilemeli gerekirse Sn. Sepil’i de önüne katarak mutlak başarı yoluna çıkmalıdır.
Sn. Sepil’de camiasından alacağı güç ve yenilenme güdüsü ile aynen bizlerin iki binli yıllarda yaşadığı gibi Futbol tutkusunu Göztepe tutkusuna çevirerek varsa yeni yatırımcılar ile ya da kendi yol haritasını belirleyip camiasına tüm şeffaflığıyla anlatıp bu büyük ordunun başına geçip yeni hedeflere yürümelidir. Bugüne kadar yaptıkları ile büyük final en çok kendisine yakışacaktır.
Yaklaşık 30 yıllık Göztepe serüvenim her defasında kafama vura vura göstermiştir ki Göztepeliler konuşan, eleştiren, isyan eden zaman zaman bu yapısı ile herkesi bunalıma sürükleyen bir kitledir. Ama zamanı geldi mi de her şeyi unutup atkıları takıp hedefe yürümesini de en iyi bilen kitledir.
Naçizane bir Göztepeli olarak;
Camiamdan beklentim Takımın, Hocanın, Yönetimin, Başkanın yani Kulübümüzün konumunu ve durumunu Türk Futbolunun pespayeliği ile beraber, COVİD19 illetinin yarattığı açmazlar ile değerlendirip konumumuzun değerinin farkına varıp geçmiş ile değil gelecek ile uğraşması,
Başkanımdan beklentim, yaşadığı zorluklar, yapılan hatalar, geçmişte kalan olan bitenden bağımsız, Bugün Göztepe’ye gelmiş bir Başkan gibi artıları eksileri, yapacaklarımız yapamayacaklarımızı camiasına anlatarak çıkılacak yol her neyse o yolda liderliğini sürdürmesidir.
Göztepe, bu ülkenin en değerli, en temiz, en dinamik, geçmişi ile gurur, geleceği ile ümit veren futbol kulübüdür. Önce bunu unutmayacağız, sonra bunu herkese söyleteceğiz, hedefimiz de amacımızda budur.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Her şey TEK BÜYÜK GÖZTEPE için.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.