Demokrasi kalitesi Uganda’nın altındaki, güzel ve bakımsız ülkemizin en üst fitbol liginde, ülkenin üçüncü en kalabalık şehrini beş senedir temsil etmeye devam eden Göztepe… Ligin altıncı haftasını kendi sahasında Hatayspor’a 0-2, yedinci haftasını Üçlü Oligarşi’nin Galatasaray ayağına karşı 0-1 öne geçmesine rağmen 1-2 mağlup bitirerek eli boş, gönlü nahoş ve düşme hattında bitirdi.
Maçlara gelirsek… Takım Çarşamba günü Atakaş Hatayspor’a mağlup oldu. Aslında yedikleri gole kadar fena oynamasalar da Arslanagiç’in çok gereksiz yaptığı faulden kazandıkları duran topu, muhtemelen çalışılmış bir organizasyon ile çok iyi değerlendirdiler. Devre 0-1 bitti. İkinci devreye Göztepe hızlı başladı. Buna karşı, tam tempuyu bulmuş iken, Beykan’ın gördüğü olağanüstü gereksiz kırmızı karttan sonra ikinci golü de yiyince dağıldılar. Maçın kalanının en akılda kalan kısmı Berkan'a ıslık Obinna'ya alkıştı. Burada bir dipnot Berkan'a yapılan ıslıkın şiddetinde ıslık Hatayspor'a maç boyu iki kez yapılmış gözüküyor kayıt incelendiğinde. İç saha yenilgilerinin kötü sonucu olarak tribünler karıştı. Maç sonunda stadın tribünleri takımı çağırdı. Gitseler bir türlü gitmeseler başka türlü idi… Bana da daha mantıklı gelen gitmeyi seçtiler… Beklendik şekilde yine çeşitli atışmalar oldu. Diyebileceğim önemli not bu sezon çok eleştirilen Berkan Emir’in tüm bunlar olurken tribüne gidip taraftara moral vermeye çalışmasıydı. Berkan’ın formu ve becerileri tartışılabilir ama cesaretine çok saygı duydum o videoda… İşler kötü gittiğinde inisiyatif alan Halil Akbunar ve Berkan Emir dışında pek kimse yok ne yazık ki…
Galatasaray maçına grelirsek…
Maç öncesi düşüncelerim… 1979-80 1-1 son deplase Galatasaray beraberliği Göztepe’nin… 1972-73 son deplase GS galibiyeti…1965-66 0-1, 1961-62 0-2… 29 maçta üç galibiyet…30. sezonda dördüncüsü gelir mi acaba diye soruyordum her daim olduğu gibi… Göztepe’nin Alanyaspor’un yaptığı gibi, saçma gol, kırmızı kart, penaltı, duran top golü vermeden maçı 0-0’da tutabilirse, 0-1 kazanmasının olasılıklar dahilinde olduğnu düşünüyordum.
Nestor El-Maestro Hoca sahaya Atakaş Hatayspor maçında çok eleştirilen kadroyla çıktı. Maç öncesi bunu açıklarken “We need stabilization not decisions” (stabilizasyona ihtiyacımız var kararlara değil gibi çevrilebilir ama yoruma açık biraz) dedi. Bu konuda eleştirilse de taraftarlarca; kararlılık gösterebileceği çok fazla alternatifi olmadığını kabul etmemiz gerek. Ki bence bu maç, öncekine göre daha iyiydiler. Teknik direktör olarak kadro üzerinde fantazi yapacak olsa da bu maçta yapmamasını mantıksız bulmuyorum.
Maça rakip, dört sezondur yaptığı gibi önde baskıyla başladı. Pozisyon da buldular ama bu sefer atamadılar. Göztepe geçiş oyunu oynamaya çalıştı. Ve devreyi Halil Akbunar’ın güzel asistinde Ndiaye ile 0-1 önde kapattı. Oyuna damga vuran ise İrfan Can Eğribayat’ın yediği ilk gol oldu. Yıllar önce Beşiktaş kalecisi Fevzi Tuncay’ı hatırlatan, en naif ifadeyle çok kötü bir gol yedi. Morali bozulan takım üç kişiyi seri çalıma bağlayan Morutan’dan ikiyi de yedi. Acaba klasik Oligarşi deplasmanları sonucu 3-1 yerine 2-2 görür müyüz ümitlerimiz, yandan gelenler etkisiz kalınca suya düştü. Maç mağlubiyetle 2-1 sonuçlandı.
Galatasaray maçında hakem Ali Şansalan iken video yardımcı hakem Mustafa Öğretmenoğlu idi. Üçlü Oligarşi deplasmanlarında alışık olduğumuz üzere, iki gri penaltı pozisyonu devam olarak yorumlandı Göztepe’nin, onların da bir gri pozisyonu. Zaten Mustafa Öğretmenoğlu video yardımcı hakem iken penaltı beklemek hiç de mantıklı değildi.
Ligin yedinci haftası itibariyle takım düşme hattında. Bardağın dolu taraflarına bakarsak… Pozisyon zenginliği ve maçın belli kısımlarında yakalanan tempo fena sayılmaz… Boş taraflarına bakarsak… Buldukları pozisyonları gole çevirmekte zorlanıyorlar. Geçen sezondan hatta sezonlardan farklı olarak atanlar Adis Jahovic ve Ndiaye (gönlümüzün sultanı Adis'e göre bir tık iyi olsa da) formsuz… Tutan İrfan Can da formunda sayılmaz. Takımın ilk onbiri fena değil ama rotasyonu çok zayıf. Takımda 8-10 pozisyonları için alternatif neredeyse hiç yok. Soner ve Tijanic 45 dakikanın üstünü çıkarmakta zorlanıyorlar, ikisi birarada oynarsa yorulduklarında alternatif Beykan da takımı gereksiz ötesi eksik bıraktı. Genelde 45. dk sonunda 3-5 kişi bayağı yorulmuş oluyor ama rotasyon zayıf olduğu için girenlerin azı çıkanları aratmıyor. Halil Akbunar ve duran top dışında fazla hücum yaratma opsiyonu yok takımın. Takım çok fazla gereksiz faul korner duran top veriyor. Göztepe’nin verdiği duran topların isabetli olma oranı, Göztepe’nin aldığı toplara göre genelde daha yüksek. Bunda tek suçun ortalayanlarda olduğunu düşünmüyorum, ortalananların boş alana çıkmakta, yönelmekte ve yaratmakta ilerleme sağlamaları gerekiyor gibi gözüküyor. Gelen yabancılar hoca değişikliğinin de etkisiyle henüz çok adapte olamadılar. Taraftar, alışılmış sonuç olan (1.5 sene öncesine göre daha pahalı olmayan) biletleri tüketmeyi geçtim, Bornova Stadındaki kalabalığın yarısını henüz geçmeyi bulamadı.
Velhasıl kelam… Galatasaray maçı daha iyi hazırlanmış gollerle kaybedilse kimse bu kadar dellenmezdi. Buna karşı çok uzun zamandır gelmeyen deplasmanda GS’yi yenme fırsatı ben diyeyim çok kötü, İrfan Can desin çok çok talihsiz bir şekilde kaybedilince, gece üçlere kadar uyku tutmadı taraftarı sinirden… Göztepe’de ardışık mağlubiyetlerin hele ki bununla birlikte küme düşme hattına girmenin etkisi üslü rakamlarla (2-4-8-16 kat şiddette) artıyor. Buna karşı daha 31 maç var. Futbol hatalar oyunu. Umarım başta Yönetim olmak, takım ve teknik ekip ve tabii ki taraftar bu negatif döngüden, bu şiddetli türbülanstan, en hızlı şekilde çıkmayı başarır.
Bu içerik Dokuz Eylül Gazetesi'nden alıntılanmıştır. https://www.dokuzeylul.com/turbulans-makale,150085.html
9 Eylül Gazetesi