Süper Lig, şirket olmalı / Atilla Gökçe - Milliyet
Önce yüzde 20’ler tartışılıyor. Sonra hesaplar yapılıyor ve “Bu kadarcık indirim için masaya oturmaya değmez” deniyor, “En az yüzde 40’ta uzlaşmalıyız.”Sadece Beşiktaş’ta değil, hemen her kulüpte koronavirüs indirimi gündemin birinci maddesi.
Hiç de haksız değiller. Bilindiği üzere Mart ayında 3 haftanın oynanmasına rağmen, beIN Sports, 200 milyon liralık ödemeyi yapmıyor. Maçlar oynanmadığı için “maç günü gelirleri” de sıfır!
Milyarlarca liranın döndüğü bahis de durmuş durumda. Maç oynanmadığı için “İddaa” yok. İddaa’dan doğan isim hakları da söz konusu değil.Kulüpler olanca zararlarına rağmen, gecikmeli de olsa sadece acil ödemeler için kullandıkları önemli gelirlerini de kaybettikleri için iflas noktasına dayanmış bulunuyor.
Futbolcu ücretlerinde karşılıklı uzlaşma ile indirim çare mi? Hayır. Ama yeni sistem oluşuncaya kadar yaraları sarabilir, belki kanamaları da durdurur.
Lig başlasa da, maçlar seyircili oynansa da geciken gelirler gerçekleşse de “batış” asla önlenemeyecek.
Koronavirüs sürecinde kulüpler akla başvurup geleceği kurtarmanın yollarını aramalı.
Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüpler Birliği Vakfı, Kulüpler, Hakem ve Futbolcu derneklerinin ortaklığında Süper Lig A.Ş. kurulmalıdır.
Bu şirket, şampiyonun belirleneceği maçları oynatmanın yanı sıra, ligin her türlü marka, yayın hakları ve maç günü gelirlerinin tek sahibi olmalı “bağımsız”, “kendi kendini yönetebilen”, “her türlü dış etkiden arınmış” kurumsal kimliğiyle futbolun gelişmesi için uzman profesyoneller tarafından yönetilmelidir.
English Premiership Limited (EPL) gibi çok başarılı bir örnek var önümüzde. Bu örnek Türkiye için bir ilham kaynağı olabilir.
Biz “lig” kavramını 1900’lü yıllarda çok sağlam ideallerle hayata geçirdik. Çünkü o dönemde İdman Cemiyetleri İttifakı ve Ali Sami Yen gibi örnek spor adamları vardı. Profesyonelliğe geçiş (1951) ve 1990’larda küresel rüzgarların şiddetlenmesi, “endüstriyel futbol”, “şampiyonlar ligi”, Bosman kuralları”nın oluşmasıyla rekabet kültürümüz yozlaşarak büyüdü.
Ligin anlamı sadece “kurtlar sofrası” olarak kabul edildi. Kendini “Futbol Dilencisi” olarak tanımlayan dostum İbrahim Altınsay, bu durumu “feodal endüstrileşme” diye nitelendiriyor. Güçlerin çatışması, sportif iktidar savaşı ve mutlaka kazanmak üzerine kurulu bir sistem!Bu sistemin sonunda bizi nereye getirdiğini koronavirüs sayesinde öğrendik. O yüzden sıfır noktasında yeni bir sisteme, yeni bir kültüre ihtiyacımız var bizim. Ligimizin şirketleşmesi gerekiyor.
Şirket, “ortaklık” demek… Lig’in anlamı da kümelenme, toplanma, bir organizasyon içinde yarışma, korunma ve dayanışma! Biz bu kavramları ve anlamları unutup ligi yozlaştrırdık.
Haydi şimdi kurtarıp şirketleştirelim!
Borçlar ve sermaye
Süper Lig’de kulüplerin toplam borcu 15 milyar liranın üzerinde. Kulüp Lisans Talimatı’yla denk bütçe ve harcama limitleri belirlenirken, bir yandan da bankalarla yapılandırma anlaşmaları imzalanıp yaratılan kredilerle futbolun soluk alması sağlandı. Fenerbahçe başta, bazı kulüpler, kredilerin en az 10 yıllık vadeye bağlanması, uygun faiz ve makul ödemesiz sürelerle düzenlenmesi çağrısında bulundular. Bazı kulüpler de aceleyle imzayı atıp acil ihtiyaçlarını karşılama yolunu seçti.