Oğuz Reşat Sipahi
2003 Mayıs'tan bu yana yaklaşık 14 senede kaç Başkan, kaç teknik direktör, kaç topçu, kaç şampiyonluk, kaç küme düşüş gördük kaç km yol yapıldı sayması zor... Gaybiefendispor'undan üçlü oligarşisine... İyi kötü çirkin muhteşem ya da iğrenç sayısız şey yaşadık... Kimbilir kaç kez acıların arasından söylendi malum İsyan marşı... İşte bir o kadar kez edilen andlar da tutulmuş olurken... Ve sonunda ıssız kuytu köşelerden dönmeyi başardık.
***
Aslında bence ilk ikiden çıkmamız gereken ligden penaltıyla (da olsa) çıktık. İlk devre üç dört gol olması gerekirken Boffin gollere izin vermedi. Aslında ikinci devre belki de çılgınca saldırıken, kontratak golüne engel olamadık. Yılmaz Hoca'nın üç değişikliği "eyvah" dedirttiyse de sonuçta başarılı oldu. Maçın kahramanlarının Adis Jahovic ile birlikte Sandro-Günay ve Sinan olması da futbolun cilvesi ve güzelliği olsa gerek.... Ya da Yılmaz Vural farkı...
***
Hafta içi yakın dostlara söylediğim, "İçimde kazanacağımıza dair anlamlandıramadığım bir rahatlık hissi var..." cümlesi de doğru çıktı.
***
Esesli kardeşlerimiz (biz olmasak çıkmasını isteyeceğim takım onlar olurdu onlar olmasa da muhtemelen kendileri de bizim çıkmamızı isterdi) maç bitmeden havaya girmenin kurbanı olunca tribünü erken terk etmek zorunda kaldılar. Her iki taraf da keşke birbirine bu kadar sevmeyeydi.
***
İkinci devre Esesli kardeşlerimizin meşaleleri bitinceye kadar maç doğru düzgün ilerleyemedi. Maçın bu kadar uzaması sırasında gelen gol de tarihin cilvesi oldu.
***
Sonuç olarak bazı kaynaklara göre 14000 bazılarına göre 18000 çılgın Göztepeli ile birlikte, 14 sene önce düştüğümüzde henüz doğmamış olan sevgili kızım Doğa, dostum Hakan, kızı Nazlı ve sevgili Baki ve Gökhan, genç ve yiğit Göztepeli Rabia, minik Yusuf'cuk-Rumeysa ve diğer Göztepeli dostlarımızla yaptığımız 7-8x2 saatlik yolculuğun sonu şampiyonluk oldu...
***
Maç sonunda (Hakan'a atıfta bulunarak ilginç bir şekilde penaltılı kale arkasında toplaşan) bizim tayfada ağlayan ağlayanaydı. Müellifin dediği gibi ne çektik... İyi gününde de kötü gününde de düşerken de çıkarken de ağlamak bizim kaderimiz oldu.
***
İlginç bir şekilde çıkmış olmak hem çok normal gelirken hem de sanki bir mucize gerçekleşti gibi hissettiriyor...
***
Gayrı en üst lig artık gerçekten süperlig olarak adlandırılabilir...:-)
***
Maç öncesinde Göztepe ailseinin gazetecisi sevgili Çağatay Çağlar görüş istediğinde "En azından bu play off finalinde hakem katliamı konuşulmamasını diliyorum. Oyuncularımızın İzmir için, tekrar üçlü oligarşi ile mücadele edebilmek (ve tabii ki yenebilmek) için, Avrupa başarıları için, her şart altında ömrünü bu takıma vakfedenler için, Göztepe düşerken sevinen, timsah gözyaşı döken herkes ve Göztepe'den çalınan herşey için ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını diliyorum. Sonu şampiyonluk olsun." demiştim.
***
Hakem her iki takımın sertliğine de ara ara fazla izin verdiyse de korktuğum sonuca etkili hata yapmadı. Ve çok şükür sonu şampiyonluk oldu...
***
Üç sezona iki şampiyonluk sıkıştıran Başkan Mehmet Sepil'den, tüm yönetim kuruluna ve tüm gönüllü dostlara-kardeşlere, Yılmaz Vural'ından Okan Buruk'una, futbolcularımızdan (yukarıda saydıklarımın yanına gelecek sene bizden A Milli takıma gideceğini tahmin ettiğim sevgili Halil Akbunar-Tayfur Bingöl-Mehmet Umut Nayır üçlüsünü, Jean Jacques Gosso'yu, özellikle son maçlarda Prince Segbefia ve Murat Akın'ı [goldeki kafa paslaşmalarının da hakkını vererek]-Tanju-Emre ve Leo'yu sonradan girdiğinde yaptığı işlerle Lokman'ı ve devre arasında gidnler dahil diğer topçularımızı eklememek olmaz...) , 14 senedir terk etmezken sosyolojik kurallara ters şekilde çoğalmaya devam eden tüm taraftarımıza, destek veren siyasilere, İzmir ve Göztepe medyasına teşekkürler...
***
Gelecek sene bu maçtaki kitleyi ve fazlasını genel iç saha ortalama seyirci sayısı olarak görmeyi başarırsak kimse Göztepe'yi durduramaz... Asıl zorluk bundan sonra başlıyor. Umarım bu sefer bu, TFF ve hakem etkisinin çok daha fazla olduğu ligde kalıcı olmayı başarırız...