Özkan Cengiz - Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Durduk Yere Stres…
Geçen hafta yenilmemize rağmen puan farkı açısından beklediğimizden iyi bitirmiştik. Bu hafta galip gelmemize rağmen beklediğimizden kötü bitirdik. Her ikisi de Bandırma’dan kaynaklandı. Biz Nazilli’nin Bandırmayı yeneceğini düşünüyorduk. Ama en azından berabere bitti.
Son 6 haftaya 2 puan farkla giriyoruz. Ortada henüz alınacak her iki takım içinde 18 puan var. Ve her hafta yeni gelişmelere gebe sonuna kadar zorlu bir 6 hafta daha. Her iki takımında hem takım olarak hem camia olarak her an her şeye hazır olacağı ve birlikte duracağı 6 hafta zaten bu uyum ve birlikteliği kim sağlarsa daha açık ifadeyle kim daha çok inanırsa o mutlu sona ulaşacak.
Kağıt üzerinde fikstür olarak biz daha şanslı gözüksekte herkesin herkesi yendiği, saha zeminin, hakem hatasının, iklim şartlarının her an sonucu değiştirebildiği bu ligde sağlam durup ilerlemekte fayda var.
Bugüne gelirsek bunca strese rağmen takımımız maça çok iyi başladı. Yarımıncı dakika da attığımız golden ziyade ilk yarı boyunca çok baskılı ve ne yaptığını bilen bir takım görüntüsü verdik. Zaten bunun sonucu olarakta iki gol bir penaltı en az 2-3 tane de pozisyon harcadık yani herşey yolunda gitse ilk yarı kimsenin beklemediği bir sonuçla bitirebilirdik.
İkinci yarı başlar başlamaz ofsayta biraz dikkat etsek gene golle başlayabilirdik. Top gene fileleri buldu ama saniyelik bir zamanlama hatası ile ofsayta kurban gitti. 65-70. Dakikaya kadar oyunu rölantiye aldık. Bu dakikalarda rakip biraz pozisyon buldu. Sonra oyuncu değişiklikleri ile yeniden maça ağırlığımızı koyduk. Halil’in golü ile rahatladık. Sonra takım arkadaşları Timur’a gol attırmaya çalışmayıp kendileri vursalar gene 2-3 gol bulabilirdik.
Maç yorumumuzu toparlarsak bu haftalarda olması gerektiği gibi oynanan bir oyundu erken gol rölanti oyun oyuncu değişiklikleri ile yeniden baskı ve 3 golle 3 puan. Darısı önümüzdeki haftalara.
Şimdi gelelim başlıktaki durduk yere stres kısmına iki hafta önce galibiyetin ardından tribünümüz kendine yakışan şekilde bütün sosyal medya ve basın spekülasyonlarına rağmen yaklaşık 20 dakika hocasını çağırdı. Hocası soyunma odasından çıktı geldi. Tribünle bir oldu. Kendi aramızda işte şimdi şampiyonluk geldi. Hoca, takım ve tribün birlikteliği sağlandı dedik.
Bunun üstüne Diyarbakır mağlubiyeti olsa da elinde kalem kağıt hesap yapan kitle için sürpriz bir puan kaybı değildi. 1 puan iyi puan dediğimiz deplasmandan 0 puanla döndük. Üstüne de Bandırma puan kaybedince yeni bir kırılganlık yaşanmadı.
Bugün stada geldiğimizde tribünün bir kısmı gene kendi içinde homurdanıyordu. Herkesin ağzında Erkan Sekman’ın stoperde olması ve Timur Kosovalı’nın yedek olması vardı. Ve daha takım sahaya çıkarken homurdanmalar gereksiz bir tezahürata dönüştü şampiyonluk yolunda sahaya çıkan 11 yedek kulübesinde 3 haftadır cezalı olduğundan oynamayan takım arkadaşı için yapılan tezahüratları ile sahaya çıktı.
Takım üstüne düşeni fazlasıyla yaptı. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız üzere üç puanı üç golle aldı. Bununla yetinmediler oyuna giren arkadaşlarına hiçbir trip yapmadan tribün şimdi gol olursa gereksiz abartır demeden el birliğiyle gol attırmaya çalıştılar. Ve maç bitince de hesabı kestiler maçtan önce kime güvenip bağırdıysanız onu çağırın.
Şimdi olaya teknik açıdan bakarsak 90 dakika bittiğinde tek gerçek vardı. Erkan Sekman’ın stoper oynaması da, Timur Kosovalı’nın yedek kalması da yüzde yüz doğru kararmış. Timur 3 haftalık aradan sonra henüz hazır değilmiş formda Timur’un güle oynaya 3 golü vardı oyuna girdikten sonra ama basit şekilde kaçırdı bu golleri demek ki daha zamanı varmış, kanatlarda dökülen gücü yetmeyen Erkan Sekman’da bu rakip için stoper de tecrübesi ile yetermiş, neredeyse top göstermedi rakip forvetlere, bu nedenle bu iki seçiminden Diyadin hoca alkışı fazlasıyla hak etti, Allahtan gider ayak kenarından köşesinden bu alkışı kendisine iletebildik.
Takım bugün oynadığı bilinçli oyun, bütün olan bitene rağmen oyuna girdikten sonra Halil’e ve Timur’a sahip çıkıp kabullenişleri, golden sonra Halil’i bağrına basmaları, son on dakika elbirliğiyle Timur’a gol attırmaya çalışmaları gerçekten takdir edilesiydi. Takım olduklarının ve şampiyonluğa inanmaya başladıklarının göstergesiydi. Tribüne gelmemeleri için kendilerince haklı sebepleri olsa da dertlerini meramlarını daha şık bir şekilde anlatabilirlerdi. Örneğin Timur’u da alıp hep beraber tribüne gelip omuz omuza biz takımız kişilerin önemi yok hepimiz inanırsak şampiyon olabiliriz mesajı verebilirlerdi. Biraz sıkıntılı bir yol seçtiler stresi azaltan değil artıran oldular.
Tribüne gelirsek daha maç başlamadan takımın hocanın motivasyonunu bozmak uğruna her şeyi yaptık bugün, takım sahaya çıkarken yedek oyunculara bağırdık. Maç devam ederken adeta televizyonda sanki başka maç izler gibi alakasız saçma sapan tezahüratlar yaptık. Yedek kulübesinin arkasına yaklaşıp hoca bunu sok bunu çıkar şunu oynat bunu oynatma diye durmadan müdahale ettik.
Şampiyonluğa giden yolda her dakika önemliyken, Türkiye’nin en muhafazakar şehirlerinin stadyumlarında bile söylenmeyen selalar tekbirleri tezahürat zannederek tekrarladık. Maçtan o kadar kopuktuk ki maçta olmayan Başkana tezahürat yapıp otobüs istedik. Ne olduğunu tam anlamadık ama önce ortalığı karıştırıp ambulans istedik sonra hepimiz Göztepeliyiz diye tezahürat yaptık. Yetmedi maç bitti 3 puanı 3 golle almış 6 kritik maç oynayacak takıma tribüne gelin sabrımız taşıyor diye tezahürat yaptık. Yani hem kendi üzerimizde hem takımın üzerinde hem hocamın üzerinde DURDUK YERE STRES YARATTIK.
Şimdi tabi tribünün bir kısmı böyleydi geriye kalan kısmı sağlarındaki sollarındaki negatiflik üstünden dökülenleri susturmadıkları için takımın motivasyonunu bozanların iki katı bağırmadıkları gereken desteği vermedikleri için zaman zaman ortaya çıkan saman alevleri dışında seslerini çıkarmadıkları için onlarda en azından diğerleri kadar kabahatliydi.
Gelenler böyleydi ya gelmeyenler, bu dönemde, böyle bir hava da, şampiyonluğa bu kadar yakınken, yıllardır aradığı Başkan istediği hoca görevdeyken, maça gelmeye tenezzül etmeyip ortalığı soytarılığa bırakanlar onlarda en suçlu olanlar.
Umarım bugün herkese ders olmuştur.
Kadroyu en iyi yapacak olanın hoca olduğunu, sahaya çıkıp mücadele edecek olanın kişiler değil takım olduğunu, bu tribünlerin istediğinde ölüyü diriltebileceğini ama istediğinde diriyi öldürebileceğini, takımın ne olursa olsun tribüne gitmesi gerektiğini, bunun için tribünlerdeki azınlık sağduyusunun genele hakim olması gerektiğini, Göztepe camiasının şampiyonluğa 3.000 kişiyle değil 20.000 kişiyle gitmesi gerektiğini, şampiyonluğun çekiştiğin rakipten dolayı çok zor olmadığını ama kendi kendine gelecek kadarda kolay olmadığını herkes görmüş öğrenmiştir.
Ve hep dediğimiz gibi gereksiz laf salatası ve ergen tribi değil şampiyonluğa inancımızı paylaşarak bu şampiyonluğu alabiliriz. Ben kendi adıma bu Şampiyonluğa inanıyorum. Ve elimden geleni ardıma koymadan inancımı paylaşıyorum. Dileyen gelir katılır bu altı haftanın tadını çıkarır. Dileyen kendine takımına stres yaratıp önce takımını sonra kendini yer bitirir.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz - Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.