Ahmet TAlimciler-Taraf
Spor sahalarında işler bir türlü istendiği gibi gitmiyor, işin başarı kısmını bir tarafa bıraktık buna karşın yaşadıklarımız her açıdan iflas ettiğimizi ortaya koyuyor. Adaletli maç yönetmesini istediği için hakemi arayan ve maçın önüne geçen kulüp başkanının tavrını eleştiren Futbol Federasyonu Başkanı, savcıları göreve çağırıyor. 6222 sayılı yasanın sadece taraftarlara uygulandığını, hâlbuki asıl problem yaratan unsurların başında yöneticiler ve medyanın geldiğini sık sık yazmamıza rağmen bu kişiler hep gözardı edildi. Elbirliğiyle ülke sporunu/ futbolunu içinden çıkılmaz bir aşamaya getiren yönetsel zihniyet sayesinde, bunlar bile iyi günlerimiz olarak hatırlanacak.
Pazartesi akşamı ülkemizin futbol konusunda en dikkat çekici kentlerinden birisi olan Eskişehir’de Eskişehirspor ile Galatasaray arasında oynanan lig maçını toplam doksan dokuz (99) kişi seyredebildi. Passolig uygulamasına karşın olay çıkaranları değil toptan ceza verme mantığını sürdüren Federasyon yönetimi sayesinde tribünler bomboş kaldı. İşin asıl ilginç noktası ise, böyle bir konuyla ilgili olarak birkaç kişi dışında hiçbir ismin durumun saçmalığını ortaya koymamasıydı. Olay çıkaranları tespit edebilme kapasitesine sahip olmak amacıyla uyguladığınız bir düzenlemeye rağmen eski tas eski hamam uygulamaları sürdürmeyi meziyet sayıyorsunuz. Bunlar üzerinde konuşması gereken futbol programları ise ipe sapa gelmeyen ‘kim daha büyük futbolcuydu?’ tartışmaları ile vakit doldurmayı sürdürüyorlar.
Futbol Federasyonu ile Trabzonspor kulübü arasında üstü örtük savaş durumu artık açık bir hâle büründü. Kulüp başkanının 210 bin lira para cezası ve 180 gün hak mahrumiyeti ile cezalandırılmasının ardından kulübün internet sitesinde zehir zemberek bir açıklama yayınlandı. Kulübün eski başkanlarının yaşananların Trabzonspor kulübüne zarar verdiği şeklindeki açıklamalarına kulüp yönetiminden verilen yanıt ise ürkütücüydü: “Düşmanlarımızın ağzıyla konuşuyorlar.” Kendisi gibi düşünmeyeni ve farklı bir söz söyleyeni hemen düşman ilan etmeye bayılanların ülkesinde futbol kulüplerinin yönetimlerinin de aynı noktaya gelmiş olması hem üzüntü verici hem de gelecek açısından endişe duyulacak bir durumdur. Hakemlerin ve Federasyon’un kendilerine komplo kurduğuna taraftarların inanması, yönetimlerden çok daha kolaydır ve bunun etkileri ise çok daha hızla karşılık bulur. Ne yazık ki Trabzonspor ile Sivasspor arasında oynanan kupa maçında buldu da. Kaleci Ertuğrul’un başına atılanlar kadar sahaya atılan ayakkabılar da durumun vahametini gözler önüne seriyordu. Sonuçta ise Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz, Sivas’ta oynayacakları karşılaşmada Trabzonspor taraftarlarını istemediklerini açıklıyordu.
Haftanın hiç şüphesiz en çok üzerinde durulması gereken konusu ise, Liv Hospital Galatasaray ile A Milli Basketbol takımlarımızın antrenörü Ergin Ataman’ın, 19 yaşındaki oyuncusu Göktürk Ural’ı soyunma odasında tokatlamasıydı. Ataman, soyunma odasını yatak odasına benzeterek yaşanan şiddeti normalleştiren bir dil kullanmak suretiyle olanların abartılmaması gerektiğini söylüyordu. Ancak kullanılan ifadelerin kendisi de en az yapılan eylem kadar sıkıntı arz etmekteydi. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı üzerinden soyunma odasını tabulaştıran zihniyetin, profesyonel aşamadaki oyuncular üzerinde şiddet uygulayabilmesini değil sporun her alanında yaşanan şiddeti tartışmalıyız. Bu durumu A Milli Takım antrenörü ile futbol dünyamızın en renkli isimlerinden biri doğal olarak görüyorlarsa ve olayların yaşandığı Batı’ya açılan pencere diye lanse edilen kulübümüz de kabulleniyorsa durum gerçekten çok ama çok vahimdir! Bu durum profesyonel alanda böyleyse alt liglerde spor yapmaya çalışan çocuklarımızın, gençlerimizin vay hâllerine dememiz gerekir. Eğitimi dayak ile halledeceğini zannedenlerin toplumsal hayatın her alanında etkin olduğu bir ülkede ‘eğitim şart’ lafı sadece bir espridir.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.